Cumhurbaşkanı Erdoğan Malazgirt’te
Muş’un Malazgirt ilçesinde kutlanan 26 Ağustos Malazgirt Zaferi’nin 947. yıl dönümü öncesi Türkiye’nin her tarafından on binlerce insan akın akın ilçeye geldi. Bitlis’in Ahlat ilçesindeki kutlamalarının ardından helikopterle Malazgirt’e gelen Erdoğan, burada protokol üyeleri tarafından karşılandı. Daha sonra kendisini bekleyen kalabalığa hitap eden Erdoğan, yollardaki sürücüleri dikkatli olmaları konusunda uyararak, sabah Bitlis’in Ahlat ilçesinde olduğunu anımsattı. Erdoğan, “Sabah Ahlat’taydık. Tarihimizde çok önemli bir yeri olan bu güzel ilçemizde Selçuklu Mezarlığını ziyaret ettik. Ardından buradaki etkinlik alanını ziyaret ettik ve buraya geldik. On binler buraya geldi, Malazgirt Ovası'nı doldurdu. Az önce resmi rakamı aldım, 75 bin kişi. Burada yapacağımız daha çok şeyler var. İnşallah çevre düzenlemesiyle burayı özellikle selvilerle çevreleyip çok daha iyi bir hale getirelim diyoruz. Milletimizin birliğinin ve beraberliğini sembolü olan bu bölgeyi korumalı ve gözetmeliyiz. Sayın Bahçeli bir ziyaretinde güzel bir hatırlatmada bulundu, ‘Ahlat’a bir Cumhurbaşkanlığı Köşkü yakışır’ demişti. Çünkü otağı Sultan Alparslan oraya kurdu, biz de varisleri olarak oraya böyle bir otağ kuralım inşallah. Bugün vali ve belediye başkanımızla görüştük. Onlar 1071 metrekare yer düşünmüşler. Dedik olmaz. 1071 metrekare oturum alanı olur, en az 5 dönüm ve çevre düzenlemesiyle. Belediye başkanımız da coştu, ‘en az 10 dönüm’ dedi. Bu bir işaret fişeğidir, inşallah sonu da hayır olur. Malazgirt Savaşı’nın yaşandığı bölgeyi milli park olarak ilan ettik ve düzenlemesine başladık. Bu yıl milli park alanının ilk etabı devreye girdi” dedi.
“Fetih zulme karşı başkaldırının adıdır”
Fethin zulme karşı başkaldırının adı olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bizim medeniyetimiz bir fetih medeniyetidir. En büyük fethimiz gönüllerin fethidir. Kaç asır geçerse geçsin varlığımız bu sayede devam ediyor. Malazgirt'te kazandığımız zafer bize Avrupa’nın ortalarına kadar giden yolu açmıştır. Bu yüzden Malazgirt; Mekke, Medine, Bursa, Edirne, İstanbul, tüm Balkanlar demektir. Malazgirt ruhunu unutursak ne öncemiz kalır ne sonramız. Biz Malazgirt’te sadece bir zafer kazanmadık, Malazgirt’te millet olduğumuzu tüm dünyaya ilan ettik. Şayet Malazgirt ruhunu yaşatmayı başaramazsak, geçmişimizle birlikte geleceğimiz de kaybederiz. Maziden atiye uzanan bu büyük mirasa çok iyi sahip çıkın. Mekke’ye, Medine’ye sahip çıkın. Bu mübarek topraklara namusunuz gözüyle bakın. Kudüs’e sahip çıkın. Selçuklu’ya Osmanlı’ya sahip çıkın. Osmanlı başkentlerine evladı fatihan olan Balkanlara sahip çıkın. Kurtuluş Savaşımıza ve Cumhuriyetimize çok iyi sahip çıkın. 15 Temmuz kıyamına sahip çıkın. Bu tarihi hadiseyi asla unutmayın, unutturmayın. Siz bu ülkenin, bu ümmetin ve tüm insanlığın umudusunuz.”
“Anadolu, insanlığın geleceğinin kilit taşıdır”
Anadolu’nun insanlığın geleceğinin kilit taşı olduğunu belirten Erdoğan, “Büyük liderler Anadolu'ya sahip çıkmak istemiştir. İşte Çanakkale’de Gazi Mustafa Kemal o gençliği ile beraber yedi düvele karşı savaştılar ve ‘Çanakkale geçilmez’ dediler. Nice şehitler verildi. Ülkemizin bir süredir yaşadığı sıkıntıların sebeplerini konjonktürel gelişmelerde arayanlar çok yanılırlar. Perde gerisinde yazılan senaryoların işte böyle bir arka planı vardır. Unutmayın, Anadolu bir benttir, bu bent yıkılırsa ne Ortadoğu, ne Orta Asya, ne Balkanlar kalır. Üzerinden ulu çınar gölgesi kalkan bu tüm bu coğrafyalar tehlikeye maruz kalır. En ufak bir zaaf belirtisi gösterdiğimizde üzerimize leş kargaları gibi geleceklerini görürsünüz. İçerimizdeki bazı gafiller sanıyorlar ki mesele Tayyip Erdoğan meselesidir. Hayır mesele Türkiye meselesidir. Mesele İslam meselesidir. Haram görmüş kursak ve çürümüş bir gönül akıbeti ölüm olan çaresiz bir hastalığa tutulmuş demektir. Bir kez daha Malazgirt Zaferimizin 947. yılını tebrik ediyorum. Bu gazada yer alan tüm kahramanları şükranla yad ediyorum” ifadelerini kullandı.
“Malazgirt Muharebesi; Sultan Alparslan'ın kazandığı büyük bir zaferdir”
TBMM Başkanı Binali Yıldırım ise 26 Ağustos’un kendileri için iki tane önemi olduğunu belirterek, “Birincisi Mustafa Kemal Atatürk’ün taarruz emrini verdiği gündür. Bundan daha da önemlisi 1071’de Cuma namazından sonra Sultan Alparslan savaşmak için ordusunun önüne geçtiğinde, ‘yenilirsem bu beyaz elbisem kefenim olsun’ diyerek aziz milletimizin ilelebet Anadolu’nun vatan edinmesine neden olan kahraman askerlerine selam olsun. Malazgirt Muharebesi; Sultan Alparslan'ın kazandığı büyük bir zaferdir. Bu zafer bize yeni bir istikbal kazandırmıştır. Osmanlının kıtalara açılmasının kapılarını bu topraklar açmıştır. 1071’de Malazgirt’te ‘Allah-u Ekber’ nidalarıyla buluşan bu topraklar, bin yıldır dünyaya hakkı ve hakikati haykırmıştır. Türk milleti, 26 Ağustos’ta kazandığı zaferle tarihin seyrini değiştirdi ve hakkı üstün kılmak için İslam’ın kılıcı olduğunu bütün dünyaya gösterdi” dedi.
Binali Yıldırım, Türkiye Cumhuriyetinin büyük bir medeniyetin varisi olduğunu ifade ederek, “Bunu geliştirmek ve yaşatmak hepimizin sorumluluğundadır. Ümidini, yarınlarını bize bağlayan topluluklara mahcup olmayacağız, onları hayal kırıklığına uğratmayacağız inşallah. Bu necip milletimiz nice zorluklar atlattı, tarihe nice şanlı sayfalar ekledi. Kıtalara adaletle hükmetmiş bir cihan devletinin mirasçılarıyız. Biz et ve kemik gibi, et ve tırnak gibi bir ve beraberiz, birlikte Türkiye’yiz. Bizim aramızı bozmaya çalışanlar asla bunu başaramayacaklardır. Asırlardır bu topraklarda her renkten, her inançtan birlikte yaşadık. Bugün hiç kimse Türkiye’ye sadece burada yaşayan 81 milyonu görmüyor. Türkiye denilince kültürünün ve tarihinin arka planıyla geliyor. PKK, FETÖ, DEAŞ ile mücadelesini yürüttü. Ülkemizin kalkınması için projelerini üretmeye, vatandaşımızın yüzünü güldürmeye devam ettik. Terörü Türkiye’nin gündeminde çıkartacağız dedik, hamd olsun kararlılıkla bunu başardık. Projelerimizle Anadolu’yu yeniden kalkındırıyoruz. Ne ekonomik darbe girişimleri ne de 15 Temmuz darbe girişimleri sonuç vermeyecektir. Bütün bunların hepsi aziz milletimizin kararlığıyla boşa çıkacaktır inşallah. Türkiye, ekonomisi dışa açık yapısıyla kapsayıcı bir ivme ile yoluna devam ediyor. Hareketlere rağmen güçlü ekonomisiyle her türlü saldırılara rağmen hedeflerine yürümeye devam ediyor. Türkiye’yi tehdit etmeye kalkanlar, her zaman cevabını misliyle alır. Muhataplarımızın bir süredir sergiledikleri anlamsız tavırlarından en kısa zamanda vazgeçmeleri, yeni bir yaklaşım göstermelerini tavsiye ediyorum” diye konuştu.
"Malazgirt, yankıları hala devam eden haç ile hilalin çatışmasına, hak ile batılın çarpışmasına sahne olmuştur"
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise “Türk tarihinde eşsiz bir yeri, emsalsiz bir önemi olan Malazgirt Zaferi’nin 947’nci yıl dönümünde burada olmaktan, sizlere hitap etmekten büyük bir kıvanç duyuyorum” diyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sözlerimin başında hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. 26 Ağustos 1071’de sıradan iki ordu, sıradan iki devlet tesadüf eseri muharebe ve mücadeleye girişmemiştir. Bu ovada iki ayrı dünya, iki ayrı medeniyet, iki ayrı stratejik hedef tarihin akışı içinde kaçınılmaz bir şekilde karşı karşıya gelmişlerdir. Malazgirt, yankıları hala devam eden haç ile hilalin çatışmasına, hak ile batılın çarpışmasına sahne olmuştur. 947 yıl önce, bir yanda karanlık ve köhne Bizans, diğer yanda tarihsel haklarını, varoluş haysiyetini kutlu bir müdafaa ruhuyla canlı tutan Büyük Selçuklu Devleti karşılıklı olarak mevzilenmişlerdi. Anadolu toprakları istila ve işgalden yorulmuş, asıl ve hak eden sahiplerini hasretle beklemeye koyulmuştu. Nitekim Malazgirt Zaferi tarihin rotasını temelden değiştirdi. Aynı şekilde beşeriyetin kaderini ve karar dinamiklerini derinden etkiledi. Türk milletinin yurt tutma arzu ve arayışı mükafatla neticelendi. Anadolu prangalarından sökülüp kurtarıldı. Malazgirt Zaferi; İstanbul’un fethinin mutlak bir habercisi, Türkiye Cumhuriyetinin muhkem bir harcıdır. Aziz ecdadımız Sultan Alparslan 26 Ağustos 1071 Cuma günü zaferden önce giydiği beyaz elbiseyi kefeni görmüş; şehadeti de, muzaffer olmayı da bir saadet kabul etmişti. Malazgirt Zaferi askeri bir başarının çok ötesinde; imanın, öngörünün, aklın, sabrın, stratejik yönetim kudretinin, yüksek ülkülere bağlanışın, dahası vicdanın, insaniyetin, kaynaşma ve kucaklaşma hasletinin imrenilecek bir mahsulüdür. Şuurlu bir heyecanla, yılgınlıktan ve çılgınlıktan uzak bir kavrayış ve hazırlıkla, köklü, aynı zamanda dengeli ve istikrarlı bir büyüme hedefiyle Anadolu yurt tutulmuştur. Bu sayede Anadolu’ya yüzyıllar içinde serpilmiş ölü toprağı kaldırılmıştır. Maceracı olmayan atılganlık, gevşekliğe prim vermeyen kararlılık, adım adım gelişip genişleyen mücadeleci ruh sonucunda muzafferlik yeşermiş, nihai olarak Türk milletinin adını ve şanını cihana duyurmuştur. Milletimizin vatan vuslatıyla atalet ve acziyet son bulmuştur.”
“Döviz ve kur oyunları Bizans yöntemidir”
Bu topraklara hakim olan Bizans-Grek-Ortodoks zihniyetinin Malazgirt Zaferi’yle birlikte yerini Türk-İslam kültürünün azamet ve ahlakına bıraktığını dile getiren Bahçeli, “İslam’ın savunma hattı bu şekilde tesis edilmiştir. Şehadet şuuru şeamet ve şedit korkaklığı put gibi devirmiştir. Malazgirt’te sadece vatan kazanmadık, bunun daha fazlası olarak Anadolu’da parlak bir istikbal, perçinlenmiş bir irade kazandık. Böylelikle Türk milleti hakkaniyetini, adaletini, temizliğini, mertliğini Anadolu’yu merkezine alarak ta Viyana’ya kadar gururla taşıdı. Sultan Alparslan’ın yenilmiş, yıkılmış ve utanç verici hallere düşmüş Romen Diyojen’e savaş sonrası gösterdiği muamele elbette asla hatır ve hafızalardan çıkmayacak bir asaletin özetidir. Türk milleti düşene vurmaz, aman dileyene el kaldırmaz. Çünkü bizim medeniyet müktesebatımızda zulüm yoktur, eziyet yoktur, işkence yoktur. Çünkü bizim tarihimizin hiçbir döneminde zorbalık, zorda kalana acımasızlık görülmüş, duyulmuş şey değildir. Ancak Bizans’ın kokuşmuş zihniyeti bütün bu insafsız ve insanlık dışı eylem ve niteliklere sahiptir. Malazgirt’le beraber Anadolu’nun kapıları Türk milletine ardına kadar açıldı. Bu topraklar vatan yapıldı, milli namusa teslim ve tevdi edildi. 1071’den sonra yeni yurdumuza yayılma ve yerleşme dönemi başladı. Anadolu’ya kök saldık, umut bağladık, milli ufkumuzun vizyonunu belirledik. Anadolu’yu istiklalimizin sancağı bildik. Kahraman şehitlerimiz; bu coğrafyada kalemiyle, kılıcıyla, duasıyla, direnciyle var olan aziz ecdadımız, bize sonsuza kadar emanetimizde yaşayacak bir vatan bıraktı. Vatan dedik, 947 yıldır nice badireleri göğüsledik. Bayrak dedik, 947 yıldır nice musibetleri ezdik. Ezan dedik, 947 yıldır nice saldırı ve suikastları birlik ve dayanışma azmiyle erittik. Sultan Alparslan ölmedi, biliniz ki yaşıyor, ahfadının aşkı ve adanmışlığıyla yine beyaz atına binerek manen aramızda dolaşıyor. Malazgirt’te 'Allah Allah' nidalarıyla gökkubbeyi çınlatan yiğitler ölmedi, ruhları vatan yaptıkları bu toprakların üzerinde manevi muhafız olarak bekliyor. Buna karşılık Bizans da ölmedi, ne yaparsak yapalım tarihten silinmedi. Her seferinde, her fırsatta Bizans fitnesi ete kemiğe bürünüp 947 yıl önceki hezimetin rövanşını almak istiyor. Zaman geçse de, aktörler değişse de Bizans’ın kalıntıları, Bizans’ın varisleri Malazgirt’in intikamını almak için kuyruğa giriyorlar. Mazisi 947 yılı bulan mağlubiyeti hazmedemiyorlar. Bu nedenle komplo üstüne komplo tezgahlıyorlar. Asırlardır Türk ve İslam düşmanlarının emelleri bir ve benzerdir. Su uyusa da düşman hiç uyumuyor. Anadolu’nun fethiyle ezilen Bizans ruhu şimdilerde ülkeden ülkeye geçiyor, vücuttan vücuda girip kıtalar arası mekik dokuyor. Bugün Türk milleti, 947 yıl önceki zaferi kabullenemeyen, punduna getirip bedel ödememize çabalayan Türk düşmanları tarafından açıkça, alçakça hedef alınıyor. Terör örgütlerini kullanan namertlerin taktiği Bizans taktiğidir. Siyasi ve ekonomik operasyonları vahşice kurgulayanların ilham kaynağı Bizans tahrikidir. Döviz ve kur oyunları Bizans yöntemidir. 947 yıldır üzerimize geliyorlar. 947 yıldır Türk milletini Anadolu’dan çıkarmanın planını yapıyorlar. 26 Ağustos 1071’de vatan kurmuştuk, bundan 851 yıl sonra da, yani 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz’la vatan kurtardık. 9,5 asırdır zulme, Haçlı operasyonlarına, barbar emperyalizme direniyor, dik duruyoruz. Üstün bir şevk ve cesaretle vatan mücadelesi veriyoruz. Şark Meselesiyle denediler, başaramadılar. 15 Temmuz’da da denediler, yine hüsrana uğradılar. Aslında Malazgirt’in hesabını görmek istiyorlar. Dün amaçlarına ulaşamadılar, Allah’ın izniyle yine ulaşamayacaklar. Bizans varsa, Malazgirt ruhu da vardır, hamd olsun ayaktadır. Vatanı her ne pahasına olursa olsun koruyacağız. Bir olursak, diri durursak, beraberliğimize sahip çıkarsak, kardeşliğimizi korkusuzca muhafaza edersek; hiçbir zalim, hiçbir hain, hiçbir Bizans artığı karşımıza çıkmaya cesaret bile edemeyecektir. Ne yapsalar boştur, ne etseler boşunadır; Anadolu’ya vurulan vatan mührünü sökmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Malazgirt’te yendiklerimiz, İzmir’de denize döktüklerimiz tekrar hıyanete teşebbüs ederlerse, tekrar kalkışmaya ve işgale heveslenirlerse 'ya istiklal ya ölüm' seçeneğini masaya koyup can feda olsun diyerek gereğini seve seve yapacağız. Malazgirt Zaferiyle doğduğumuz bu topraklarda, Büyük Taarruzla doğrulmayı başardık, sonsuza kadar da var olmaya ant içtik” dedi.
“İman küfrü, milliyetçilik istilayı, cesaret korkaklığı, sadakat sahtekarlığı, bağımsızlık esareti her devirde mahvetmiş, her zaman alt etmiştir” diyen Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Düşmandan kaçmayız, dövizden korkmayız. Bilmeyen varsa ikazen söyleyeyim; taarruz ruhu, taarruz tecrübesi Türk milletinin sinesinde hala kor gibi yanmakta, Malazgirt şuuru bayrak gibi dalgalanmaktadır. Bu itibarla Malazgirt’teki şanlı muzafferiyetin 947’nci yıldönümünde büyük hünkarımız Sultan Alparslan’ı rahmetle, minnetle yad ediyorum. Büyük Taarruz’un 96. yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Milli Mücadele kahramanlarımızı saygıyla, şükranla, rahmetle anıyorum. Kanlarıyla destan, inanmışlıklarıyla tarih yazarak bize vatan bırakan tüm şehitlerimize, elleri öpülesi ecdadımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Sözlerime son verirken hepinizi bir kez daha hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Sağ olun, var olun, Ne Mutlu Türküm Diyene.”
Program, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın yaptığı duanın ardından sona erdi. Erdoğan ve beraberindekiler, programın ardından helikopterle ilçeden ayrıldılar.