Abdullah Gül'ün başdanışmanı Ahmet Sever'den flaş açıklamalar!

Abdullah Gül'ün başdanışmanı Ahmet Sever'den flaş açıklamalar!
Abdullah Gül'ün başdanışmanı Ahmet Sever'den flaş açıklamalar!11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başdanışmanı Ahmet Sever kitabının ardından Hürriyet'e verdiği röportajla gündemi çalkaladı.İşte o röportaj
 Abdullah Gül'ün başdanışmanı Ahmet Sever'den flaş açıklamalar!11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başdanışmanı Ahmet Sever kitabının ardından Hürriyet'e verdiği röportajla gündemi çalkaladı.İşte o röportaj

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 12 yıl başdanışmanlığını yapan Ahmet Sever, “Abdullah Gül’le 12 yıl” adlı kitabında, Gül’ün Gezi Parkı eylemlerinde duyduğu endişeyi yazdı. Sever, “İlk çadırlar yakıldığında çok kaygılandı. Tepkisi şuydu: ‘Bu yangını küçükken söndürmek lazım.’ Gül bir çevre duyarlılığı, tepki olarak gördü. Başbakan ise kendisini devirmeye yönelik eylem olarak...” dedi.

Hürriyet’ten Çınar Oskay’a konuşan Sever, “Herkes yürüyüşe geçtiği anda vali, Taksim’e girişi yasakladı, bariyer kurdurdu. Abdullah Gül, ateşle barut bir araya gelecek diye endişelendi. Göstericiler bariyerleri aşıp meydana girmeye çalışacaktı. Kan dökülecekti. Valiyi aradı, ‘Kaldırın, çok kötü şeyler olacak’ dedi.  Vali ‘Aynı görüşteyim ama Sayın Başbakan’ı ikna edemiyoruz. Bir tek siz ikna edebilirsiniz, lütfen devreye girin’ diye konuştu. Başbakan’ı aradı. Zor olmakla beraber ikna etti. Bariyerler kalktı o gün” ifadelerini kullandı.

Çınar Oskay’ın Ahmet Sever’le yaptığı söyleşinin ilgili kısmı şöyle:

Cumhurbaşkanı’nın Başbakan üzerinde ikna gücü var mı?

- Elbette. Hükümetteyken çok vardı. Arada bir, Erdoğan’ı uyarmak için masa altından tekme attığı bile olurmuş. Danıştay’da da kameraların önünde sakinleştirmek için çok uğraştı. Ama son dönemde ayrışma giderek derinleşti.

Siz de Gezi sırasında Cihangirliler’i polis şiddetinden kurtarmışsınız galiba...

- Arkadaşlardan sürekli mesaj geliyordu. Çatışma görüntülerini Cumhurbaşkanı’na gösteriyordum. Vali “İkna etmişsiniz, bariyerleri kaldırıyoruz” diye teşekkür etmek için aradı. Gül “Vali Bey, Cihangir’in ara sokaklarından kötü görüntüler geliyor. Ne arıyor orada polisler? Çekin onları!” dedi. Üç dakika sonra arkadaşlardan mesaj geldi, “Polisler çekiliyor” diye.

Sonraki günlerde sokak sokak girdiler Cihangir’e... Abdullah Gül’ün Harvard’da okuyan oğlu Mehmet Gül de arkadaşlarını toplayıp Çankaya’ya çıkmış. Neden?

- Arkadaşları Mehmet’e “Babanla görüşmek istiyoruz” talebinde bulunmuş. Hepsi, muhafazakâr ailelerin, Ak Partililer’in çocukları. 20-21 yaşlarında 10 genç geldi. “Gezi’de arkadaşlarımız var. Bu bir çevre duyarlılığı hareketi, neden bu kadar sert davranıldı” diye yakındılar. Çok eleştirel bir yaklaşım içindeydiler.

Ne dedi Gül?

- Aynı görüşte olduğunu söyledi. “Yatıştırmak için çok çaba harcıyorum” dedi.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başdanışmanı Ahmet Sever’in  ‘Abdullah Gül ile 12 Yıl’ kitabı Gül’ün söylenenlerin aksine cemaate sıcak bakmadığını ortaya koydu. Kitaba göre Gül, Ruşen Çakır’ın cezaevine girmesini engelledi, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmasından sonra dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’le konuşarak Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün görevden alınmasını sağladı.

Ahmet Sever, Hürriyet gazetesinden Çınar Oskay’ın cemaatle ile ilgili sorularına şu yanıtları verdi:

Ruşen Çakır’ı Cemaatçi polislerin elinden kurtarmış...

- Ruşen, “Beni içeri alacaklar, kaynağımdan eminim” diye beni aradı. Cumhurbaşkanı’yla görüştüm, şaşırdı. “Bakayım, seni ararım” dedi. Ertesi gün çağırdı, “Haklıymış” dedi. “Alacaklarmış, ben müdahale ettim, rahat olsun” diye ekledi. Emniyetten birkaç isimle irtibatı kesmesini önerdi. Yoksa Ahmet Şık ve Nedim Şener’den önce Ruşen hapse girecekti.

Ama Ahmet Şık ve Nedim Şener hapse girdi.

- Biz içeri alındıklarında öğrendik. Tepkisini koydu. Hâkim ve savcıları uyardı. Zekeriya Öz’den açıklama geldi. “Hiçbir makam ve mevki bize talimat veremez” diye... Buna çok sinirlendiğini hatırlıyorum. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i çağırdı. Görüşmeden kısa süre sonra Öz başka göreve kaydırıldı.

Bir sıkıntı da Zaman ’la yaşanmış...

- Ahmet ve Nedim’le ilgili açıklamayı iki gazeteye verecektik. “Biri Zaman olsun” dedi. Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’yı Tarabya’ya çağırdı. Ertesi gün tam bir şok yaşadık. Milliyet’te mesaj doğru çıktı. “Kaygı duyuyorum” sözü sürmanşetti. Zaman’da da sürmanşetti ama hiç alakası olmayan şekilde: “Gazeteciler gazetecilik dışında faaliyette bulunmamalı” diye.

Söylememiş mi bunu?

- Ekrem Dumanlı “Efendim, gazeteciler gazetecilik dışında faaliyette bulunabilirler mi?” diye sormuş. Cumhurbaşkanı “Elbette bulunamazlar” demiş. Hepsi bu.

Bir gazeteci bir gün önce yüz yüze görüştüğü Cumhurbaşkanı’nın sözlerini böyle pervasızca çarpıtabilir mi?

Cemaat’in o dönemki ruh hali bu. Hollanda gezisine Sedat Ergin’i davet ettim. Zaman’dan kimseyi almadık. Ekrem Dumanlı bana mesaj attı: “Ahmet Bey, beni yaraladın, haberin olsun! Sedat Ergin orada! Zaman nerede?” Biz her şeyin başındayız gibi bir ruh halindeydiler.

Oslo süreci sonrası MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifade vermesine Abdullah Gül mü engel oldu?

 - Başbakan da istemedi. Ama bazı çevreler Abdullah Gül, “Git, bir şey olmaz” demiş gibi bilinçli dezenformasyon yaptı. Hakan Fidan’ı keşfeden Abdullah Gül’dür. “Sakın gitme” dedikten sonra “HSYK bir karar alsın, dosyayı başka bir savcıya versin, bu konu duyulmadan kapansın” dedi. Girişimler yapıldı ama HSYK’da bu karar çıkmadı. Cemaat ilk kez kendini HSYK içinde belli etti.

Kitaptan Gül’ün Cemaat’le ters çizgide olduğu sonucu çıkıyor. Oysa Abdullah Gül Cemaat’e yakın diye söylenir.

- 12 yıl yanı başında çalıştım. Yakınlığa tanık olmadım. Aksine Fethullah Gülen’in vaazlarını okuyup, “Hocaefendi bir din adamı gibi değil siyasetçi gibi konuşuyor, bu kadar meraklıysan gel bir parti kur, siyasete gir!” dediğini birkaç kez duydum. Yabancı basına da “Cemaat’e özel ilgim, yakınlığım yok; dünya görüşümde hiçbir etkisi yok” dedi.

“Beni tanıyanlar cemaatçi değil, Büyük Doğu’cu olduğumu bilirler” diye bir bölüm var.

- Necip Fazıl’cı, onun ekolü... Cemaat’le hiç alakası yok.

Çınar Oskay’ın Ahmet Sever’le yaptığı söyleşinin ilgili kısmı şöyle:

Abdullah Gül siyasete dönecek mi? 

- Can atar bir havası yok. Aynı noktada. Seçimden sonra Recep Tayyip Erdoğan’ı ve Ahmet Davutoğlu’nu arayıp hükümet kurulması konusunda cesaretlendirmiş. Türkiye’nin hükümetsiz kalmaması için, içinde AK Parti’nin olacağı koalisyona teşvik ediyor. Gelişmeler ne gösterir bilinmez. “Gerçekten bana ihtiyaç duyarlarsa, o zaman düşünürüm. Tabii bunu kendi şartlarımı ortaya koyarak yaparım” dedi. 

Nedir bu şartlar?

- Daha önce söylemişti. Onlar da şuydu: “Çift başlılık olmaz. Ben gelir başbakanlığı yaparım. Karıştırmam. Ben nasıl cumhurbaşkanlığı yaptıysam, sen de öyle cumhurbaşkanlığı yaparsın. Yetkilerinin içinde kalarak... Sen nasıl bir başbakanlık yaptıysan ben de öyle yaparım.”

Talep ya da davet var mı?

- Hep oldu. Elbette oluyordur yine. Ama önce yeni bir koalisyon  kurmanın denenmesi gerekiyor. Bunun yürüyüp yürümeyeceğini görmek lazım.

Gül seçim sonuçlarını nasıl okudu?

- Bu sonucu çok önceden tahmin etti. Bunu çevresiyle paylaşıyordu. Çok eski bir siyasetçi, devlet adamı olarak gelişmelerin seyrinin bu olacağını gördü.