Abdullah Gül: Süreci sağlıklı bulmuyorum
Yayınlanma:
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, AB üyelik müzakereleri sürecinde son dönemde yaşananları sağlıklı bulmadığını söyledi.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, AB üyelik müzakereleri sürecinde son dönemde yaşananları sağlıklı bulmadığını belirtti. Gül, "Burada mantaliteyi iyi koymamız gerekir. Bu süreç bizim işimize yarıyor mu yaramıyor mu? Sürekli işimize yaramıştır, ekonomik olarak da siyasi olarak da yaramıştır. Nitekim en büyük ekonomik büyümeleri o dönemde gerçekleştirdik" dedi.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye Kalite Derneği(KalDer) tarafından düzenlenen 25. Kalite Kongresi'nin açılışına katıldı. KalDer üyeleri ve iş dünyasından davetlilerin katılımıyla Harbiye'deki Hilton Otel'de düzenlenen kongrenin açılış konuşmasını Abdullah Gül yaptı. Açılış konuşmalarının ardından gazeteci Ali Çağatay'ın moderatörlüğünde Abdullah Gül ile bir söyleşi gerçekleştirildi.
Burada, 11. Cumhurbaşkanı Gül'e Avrupa Birliği (AB) üyeliği müzakere sürecinde son dönemde yaşananlarla ilgili düşünceleri ve bu sürecin nasıl doğru yönetilebileceğine dair düşünceleri soruldu.
"SÜRECİ SAĞLIKLI BULMUYORUM"
Yaşanan süreci sağlıklı bulmadığını belirten Gül, "Bunlara kendi çıkarımız açısından bakıyorum. AB üyeliğini Cumhurbaşkanı olduğumda muhatabım Cumhurbaşkanlarına gerek ikili gerekse açık toplantılarda çok söylemişimdir. Esas hedef, AB'nin 27-28 üye ülkesinden biri olmak değildir; mesele o seviyede bir ülke olmaktır. Bunu Avrupa'yı tatmin etmek, Avrupa'ya taviz vermek anlamında görürseniz yanılırsınız" diye konuştu.
"TÜRKİYE BU SÜREÇTE GÜÇLÜ MÜ ZAYIF MI HALE GELDİ?"
Türkiye'nin bu süreçte güçlü mü zayıf mı hale geldiğinin dikkate alınmasını gerektiğini belirten Abdullah Gül şunları söyledi:
"Bu süreçte Türkiye güçlü hale mi geldi zayıf bir hale mi? Bakıldığında, reform sürecinde gerek siyasi gerek ekonomi gerek 'Maastricht' kriterleri dediğimiz onun temeli çalışan, işleyen fonksiyonel serbest bir piyasa ekonomisini sağlamaktır. Bunu sağlamak için biz, bazı kuralları, kanunları değiştirdiysek, bazı düzenlemeleri yaptıysak bu Türkiye'nin aleyhine olduysa zaten yapmamamız lazım. O zaman suçlu oluruz. Ama Türkiye'ye fayda getirdiyse o zaman AB'den faydalanıyorsunuz demektir. Nihayetinde bu süreç içerisinde Türkiye'ye en büyük yabancı sermaye böyle geldi. 2002'den önce Türkiye'ye yıllık 1 milyar dolar yabancı sermaye ancak gelirdi. Öyle yıllar oldu ki biz bu reform sürecine başladık, bütün kurallarımızı 'upgrate' ettiğimizde Türkiye'ye yıllık 25 milyar dolar hatta 28 milyar dolara kadar sermaye geldi. Zaten tasarrufu olmayan bir ülkeyiz, tasarruf olmayınca nasıl yatırım yapacaksın, nasıl büyüyeceksin? O zaman başkasının tasarrufunu alıp getireceksin kendi ülkenin çıkarı için kullanacaksın."
"EN BÜYÜK EKONOMİK BÜYÜMELERİ O DÖNEMDE GERÇEKLEŞTİRDİK"
Abdullah Gül, AB üyeliği müzakerelerinin siyasi sürecine de değindi. Sürecin Türkiye'ye hem ekonomik hem de siyasi olarak yaradığını kaydeden Gül, "Temel hak ve özgürlükler konusunda standartlarımız daha yüksek değilse bu Avrupalıya verilen bir hak mı yoksa Türkiye halkına verilen bir hak mı? Türk halkını temel hak ve özgürlük standartlarını yükseltiysek bu kendi halkımız adına onur duymamız gerekir. Burada mantaliteyi iyi koymamız gerekir. Bu süreç bizim işimize yarıyor mu yaramıyor mu? Sürekli işimize yaramıştır, ekonomik olarak da siyasi olarak da yaramıştır. Nitekim en büyük ekonomik büyümeleri o dönemde gerçekleştirdik" dedi.
"AB ÜYELİĞİ MÜZAKERELERİNİ BAŞLATAN KİŞİYİM"
"AB üyeliği müzakereleri başlatan bir kişiyim" diyen Abdullah Gül, "Başladıktan sonra da katılım sürecini yaptık. Bu süreçte AB'nin de çok büyük hataları oldu" ifadelerini kullandı. Gül, Türkiye'nin hak ve özgürlükler alanında kendi standartlarını yükseltmesine vurgu yaptı. Modarötürün bazı fasılların açılmamasına ve açılanların da kapatılamaması üzerine bir sorusu da Gül, "Kapanamamasının sebebi Avrupalıların öngörüsüzlüğü ve vizyonsuzluğudur. Yani bunlar çok küçük hesaplar" şeklinde yanıtladı.
"TÜRKİYE'Yİ 15 TEMMUZ SÜRECİNDEN ÇIKARMAK GEREK"
Abdullah Gül, 15 Temmuz sonrasını değerlendirerek, "Türkiye'yi bu zeminden çıkartmak gerekir. Bunu 'kötü bir rüya gördük' haline getirmemiz lazım. Onun için süratli bir şekilde tekrar pozitif gündeme geçmemiz lazım, büyük umutlar vermemiz lazım ve Türkiye'nin önünü öngörülebilir yapmamız lazım" dedi.
Gül, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin esas niteliklerinden bahsederek, "Gelişmekte olan ve gelişmiş ülke tarifleri çok tartışılıyor, biliyorsunuz. Bunları sadece ekonomik kıstaslarla açıklamak da mümkün değil. Eğer sadece ekonomik kıstaslarla açıklayacak olup da, kişi başına milli gelirin 25 bin doların üstünde olan ülkeler diye tarif edecek olursak, o zaman birçok Körfez ülkesi de gelişmiş ülkeler sınıfına girer. Veyahut da sadece sanayileşmiş ülkeler dersek, o zaman Çin de çok gelişmiş ülkeler sınıfına girer. Halbuki gelişmiş ve gelişmekte olan ülke sınıfına girmek, yani orta gelirliden yüksek gelirli bir ülke haline gelebilmenin yolu ekonomik göstergelerin çok ötesindedir. Dolayısıyla artık gelişmişliği ekonomik göstergelerle tarif edemeyiz. Ve bunun için de, demin söylediğim gibi, hukukun üstünlüğünü, temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınmasını, demokrasinin tam kuralları ve kurumları ile işler hale gelmesini, kuvvetler ayrılığını ve denge sistemlerini içinde barındıran yönetim sistemini gerçekleştirmek, kamu yönetimlerinin şeffaflığını ve hesap verebilirliğini ortaya koymak, güvenli bir ortam yaratmak, kurumlaşma, yenilikçilik, bilgi toplumu olmak, bütün bunları gerçekleştirdiğimizde biz ancak orta gelir tuzağından kurtulup bir üst tarafa geçebiliriz" ifadelerini kullandı.
"SÜRATLİ BİR ŞEKİLDE TEKRAR POZİTİF GÜNDEME GEÇMEMİZ LAZIM"
Konuşmasına 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünden bahsederek devam eden Gül, 15 Temmuz'un geride bırakılması gerektiğini ifade ederek, "Şüphesiz ki Temmuz ayında yaşadığımız haince ve gerçekten kelimelerle ifade edemeyeceğim şekilde Türkiye'ye zarar veren, kötülük yapan bu darbe teşebbüsünün ve bu işleri yapanlarla ilgili hukuki süreçlerin çok güçlü bir şekilde takip edilmesi ayrı bir husus. Ama Türkiye'yi bu zeminden de çıkartmak gerekir. Bir zamanlar şuyundan korkulan bir olayın vuku bulduğu bir ülkede nasıl olur da siz üst gelir grubundan, gelişmişlikten bahsedebilirsiniz? Bunun için bunu aslında unutturmamız lazım. Bunu 'kötü bir rüya gördük' haline getirmemiz lazım. Onun için süratli bir şekilde tekrar pozitif gündeme geçmemiz lazım, büyük umutlar vermemiz lazım ve Türkiye'nin önünü öngörülebilir yapmamız lazım. Ümit ediyorum ki bunlar kısa süre içerisinde gerçekleştirilir ve yaşadığımız bütün olaylar geçici olarak arkada kalır" diye konuştu.
2023 YORUMU
Son olarak Türkiye'nin 2023 hedeflerine de değinen ve hedeflerin sadece ekonomik olmaması gerektiğini vurgulayan Gül, "100'üncü yıla da yaklaşmaktayız. Cumhuriyet'in 100'üncü yılındaki konulan hedefler sadece ekonomik hedefler olamaz. 500 milyar dolar ihracat, 20 milyar dolar fert başına milli gelir; bunlar mutlu etmez. Cumhuriyet'in 100. yılına geldiğinde herkesin güven içerisinde, korkusuz, özgürce yaşadığı bir ülke ve mutluluğu herkese yaydığımız, gelir adaletini, gelir dağılımını adaletli hale getirdiğimiz, herkesin yarınından korkmayacağı bir ülke yaptığımızda o zaman tabii ki gurur duyabiliriz" ifadelerini kullandı.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye Kalite Derneği(KalDer) tarafından düzenlenen 25. Kalite Kongresi'nin açılışına katıldı. KalDer üyeleri ve iş dünyasından davetlilerin katılımıyla Harbiye'deki Hilton Otel'de düzenlenen kongrenin açılış konuşmasını Abdullah Gül yaptı. Açılış konuşmalarının ardından gazeteci Ali Çağatay'ın moderatörlüğünde Abdullah Gül ile bir söyleşi gerçekleştirildi.
Burada, 11. Cumhurbaşkanı Gül'e Avrupa Birliği (AB) üyeliği müzakere sürecinde son dönemde yaşananlarla ilgili düşünceleri ve bu sürecin nasıl doğru yönetilebileceğine dair düşünceleri soruldu.
"SÜRECİ SAĞLIKLI BULMUYORUM"
Yaşanan süreci sağlıklı bulmadığını belirten Gül, "Bunlara kendi çıkarımız açısından bakıyorum. AB üyeliğini Cumhurbaşkanı olduğumda muhatabım Cumhurbaşkanlarına gerek ikili gerekse açık toplantılarda çok söylemişimdir. Esas hedef, AB'nin 27-28 üye ülkesinden biri olmak değildir; mesele o seviyede bir ülke olmaktır. Bunu Avrupa'yı tatmin etmek, Avrupa'ya taviz vermek anlamında görürseniz yanılırsınız" diye konuştu.
"TÜRKİYE BU SÜREÇTE GÜÇLÜ MÜ ZAYIF MI HALE GELDİ?"
Türkiye'nin bu süreçte güçlü mü zayıf mı hale geldiğinin dikkate alınmasını gerektiğini belirten Abdullah Gül şunları söyledi:
"Bu süreçte Türkiye güçlü hale mi geldi zayıf bir hale mi? Bakıldığında, reform sürecinde gerek siyasi gerek ekonomi gerek 'Maastricht' kriterleri dediğimiz onun temeli çalışan, işleyen fonksiyonel serbest bir piyasa ekonomisini sağlamaktır. Bunu sağlamak için biz, bazı kuralları, kanunları değiştirdiysek, bazı düzenlemeleri yaptıysak bu Türkiye'nin aleyhine olduysa zaten yapmamamız lazım. O zaman suçlu oluruz. Ama Türkiye'ye fayda getirdiyse o zaman AB'den faydalanıyorsunuz demektir. Nihayetinde bu süreç içerisinde Türkiye'ye en büyük yabancı sermaye böyle geldi. 2002'den önce Türkiye'ye yıllık 1 milyar dolar yabancı sermaye ancak gelirdi. Öyle yıllar oldu ki biz bu reform sürecine başladık, bütün kurallarımızı 'upgrate' ettiğimizde Türkiye'ye yıllık 25 milyar dolar hatta 28 milyar dolara kadar sermaye geldi. Zaten tasarrufu olmayan bir ülkeyiz, tasarruf olmayınca nasıl yatırım yapacaksın, nasıl büyüyeceksin? O zaman başkasının tasarrufunu alıp getireceksin kendi ülkenin çıkarı için kullanacaksın."
"EN BÜYÜK EKONOMİK BÜYÜMELERİ O DÖNEMDE GERÇEKLEŞTİRDİK"
Abdullah Gül, AB üyeliği müzakerelerinin siyasi sürecine de değindi. Sürecin Türkiye'ye hem ekonomik hem de siyasi olarak yaradığını kaydeden Gül, "Temel hak ve özgürlükler konusunda standartlarımız daha yüksek değilse bu Avrupalıya verilen bir hak mı yoksa Türkiye halkına verilen bir hak mı? Türk halkını temel hak ve özgürlük standartlarını yükseltiysek bu kendi halkımız adına onur duymamız gerekir. Burada mantaliteyi iyi koymamız gerekir. Bu süreç bizim işimize yarıyor mu yaramıyor mu? Sürekli işimize yaramıştır, ekonomik olarak da siyasi olarak da yaramıştır. Nitekim en büyük ekonomik büyümeleri o dönemde gerçekleştirdik" dedi.
"AB ÜYELİĞİ MÜZAKERELERİNİ BAŞLATAN KİŞİYİM"
"AB üyeliği müzakereleri başlatan bir kişiyim" diyen Abdullah Gül, "Başladıktan sonra da katılım sürecini yaptık. Bu süreçte AB'nin de çok büyük hataları oldu" ifadelerini kullandı. Gül, Türkiye'nin hak ve özgürlükler alanında kendi standartlarını yükseltmesine vurgu yaptı. Modarötürün bazı fasılların açılmamasına ve açılanların da kapatılamaması üzerine bir sorusu da Gül, "Kapanamamasının sebebi Avrupalıların öngörüsüzlüğü ve vizyonsuzluğudur. Yani bunlar çok küçük hesaplar" şeklinde yanıtladı.
"TÜRKİYE'Yİ 15 TEMMUZ SÜRECİNDEN ÇIKARMAK GEREK"
Abdullah Gül, 15 Temmuz sonrasını değerlendirerek, "Türkiye'yi bu zeminden çıkartmak gerekir. Bunu 'kötü bir rüya gördük' haline getirmemiz lazım. Onun için süratli bir şekilde tekrar pozitif gündeme geçmemiz lazım, büyük umutlar vermemiz lazım ve Türkiye'nin önünü öngörülebilir yapmamız lazım" dedi.
Gül, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin esas niteliklerinden bahsederek, "Gelişmekte olan ve gelişmiş ülke tarifleri çok tartışılıyor, biliyorsunuz. Bunları sadece ekonomik kıstaslarla açıklamak da mümkün değil. Eğer sadece ekonomik kıstaslarla açıklayacak olup da, kişi başına milli gelirin 25 bin doların üstünde olan ülkeler diye tarif edecek olursak, o zaman birçok Körfez ülkesi de gelişmiş ülkeler sınıfına girer. Veyahut da sadece sanayileşmiş ülkeler dersek, o zaman Çin de çok gelişmiş ülkeler sınıfına girer. Halbuki gelişmiş ve gelişmekte olan ülke sınıfına girmek, yani orta gelirliden yüksek gelirli bir ülke haline gelebilmenin yolu ekonomik göstergelerin çok ötesindedir. Dolayısıyla artık gelişmişliği ekonomik göstergelerle tarif edemeyiz. Ve bunun için de, demin söylediğim gibi, hukukun üstünlüğünü, temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınmasını, demokrasinin tam kuralları ve kurumları ile işler hale gelmesini, kuvvetler ayrılığını ve denge sistemlerini içinde barındıran yönetim sistemini gerçekleştirmek, kamu yönetimlerinin şeffaflığını ve hesap verebilirliğini ortaya koymak, güvenli bir ortam yaratmak, kurumlaşma, yenilikçilik, bilgi toplumu olmak, bütün bunları gerçekleştirdiğimizde biz ancak orta gelir tuzağından kurtulup bir üst tarafa geçebiliriz" ifadelerini kullandı.
"SÜRATLİ BİR ŞEKİLDE TEKRAR POZİTİF GÜNDEME GEÇMEMİZ LAZIM"
Konuşmasına 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünden bahsederek devam eden Gül, 15 Temmuz'un geride bırakılması gerektiğini ifade ederek, "Şüphesiz ki Temmuz ayında yaşadığımız haince ve gerçekten kelimelerle ifade edemeyeceğim şekilde Türkiye'ye zarar veren, kötülük yapan bu darbe teşebbüsünün ve bu işleri yapanlarla ilgili hukuki süreçlerin çok güçlü bir şekilde takip edilmesi ayrı bir husus. Ama Türkiye'yi bu zeminden de çıkartmak gerekir. Bir zamanlar şuyundan korkulan bir olayın vuku bulduğu bir ülkede nasıl olur da siz üst gelir grubundan, gelişmişlikten bahsedebilirsiniz? Bunun için bunu aslında unutturmamız lazım. Bunu 'kötü bir rüya gördük' haline getirmemiz lazım. Onun için süratli bir şekilde tekrar pozitif gündeme geçmemiz lazım, büyük umutlar vermemiz lazım ve Türkiye'nin önünü öngörülebilir yapmamız lazım. Ümit ediyorum ki bunlar kısa süre içerisinde gerçekleştirilir ve yaşadığımız bütün olaylar geçici olarak arkada kalır" diye konuştu.
2023 YORUMU
Son olarak Türkiye'nin 2023 hedeflerine de değinen ve hedeflerin sadece ekonomik olmaması gerektiğini vurgulayan Gül, "100'üncü yıla da yaklaşmaktayız. Cumhuriyet'in 100'üncü yılındaki konulan hedefler sadece ekonomik hedefler olamaz. 500 milyar dolar ihracat, 20 milyar dolar fert başına milli gelir; bunlar mutlu etmez. Cumhuriyet'in 100. yılına geldiğinde herkesin güven içerisinde, korkusuz, özgürce yaşadığı bir ülke ve mutluluğu herkese yaydığımız, gelir adaletini, gelir dağılımını adaletli hale getirdiğimiz, herkesin yarınından korkmayacağı bir ülke yaptığımızda o zaman tabii ki gurur duyabiliriz" ifadelerini kullandı.
Gündem