Madde bağımlılığı ile ilgili olarak faaliyet yürüten ve bu nedenle de sık sık sorun yaşanan ailelerle yüz yüze gelen Hayatın Renkleri Solmasın Derneği, bu görüşmeleri rapor haline getiriyor.
Dernek, ulaşılan sonuçlarla ilgili de hem STK’lar nezdinde hem de kurumlar üzerinden kamuoyunun bilgilendirilmesi için yazılı ve sözel faaliyetlerle çaba gösteriyor.
AİLE İÇİNDE İLETİŞİMİN ÖNEMİ
Yaptıkları bu raporlama çalışmalarıyla ilgili gazetemize açıklamada bulunan Hayatın Renkleri Solmasın Derneği Başkanı Sosyolog Osman Turğut, elde etikleri verilerde aile içi iletişimin öne çıktığını söyledi.
Aile yaşamının, ilerde çocuklar için model oluşturduğunu belirten Turğut, şunları söyledi:
“Aile, temel kişilik özelliklerinin kazanıldığı ve üyelerin birbirleriyle ilişki kurmayı öğrendiği ilk yerdir. Aile içi iletişim ise aile üyelerinin birbirlerine sözel veya sözel olmayan ifadelerle verdikleri mesajlardır. Ailedeki iletişim, çocukların gelecek yaşantılarına model olmaktadır. İletişimde iyi bir rol model olmak için anne babaların; iletişimin öğelerini gereği gibi yerine getirmesi, karşısındaki kişiyi içtenlikle dinlemesi ve konuştuğu konuya yeteri kadar hâkim olması gerekir. Etkili bir iletişim, aile üyelerinin karşılıklı olarak birbirlerinin düşünce ve duygularını anlamalarını sağlar. İş birliği, yardımlaşma ve paylaşma davranışlarını çocuğa kazandırmakta önemli rol oynar. İyi bir iletişimin gerçekleştiği aile ortamında çocuklar daha özerk ve bağımsız bir kişilik geliştirirler. Düşünme, düşünce ve duygularını açıklama özgürlüğü ve alışkanlığı kazanırlar. Kısaca bağımsız birey olma yolunda olumlu tecrübeler edinirler.”
İLETİŞİME DAİR ÖNERİLER
Sağlıklı aile içi iletişim için bazı önerilerde bulunan Turğut, şöyle devam etti.
“Bunlar rastladığımız eksiklerdir. Önerimiz, bunlardan uzak durun. Aile üyelerinin birbirlerine yeterince zaman ayırmasına dikkat etmesi lazım. Tek taraflı iletişim kurmamak lazım. Konuşurken sadece kendi isteklerinizi dile getirmeyin. Karşıdaki kişinin de beklentilerini, görüşlerini sorun ve dikkatli bir şekilde dinleyin. Konuşurken karşınızdaki kişiyle göz teması kurmaya özen gösterin. Size aktarılan mesajı doğru anladığınızdan emin olun. Anlatılanları kendi sözcüklerinizle kısa bir şekilde karşınızdakine söyleyin. Bu ifadeler karşınızdaki kişiye anlaşıldığını htirecek ve sizinle konuşmaya devam etmek isteyecektir. Yargılayıcı ifadelerden uzak durun. Yaşanan problemlerde suçlu-suçsuz, haklı haksız aramak yerine sorunun çözümüne odaklanın ve karşınızdaki kişiyle empati kurup duygularını anlamaya çalışın.”
ELEŞTİRİ DİLİ
Eleştir dili konusunda da çok ciddi bir zaaf yaşandığını belirten Turğut, şu hususlara dikkat çekti:
“Oysa eleştirirken kişiliği değil, davranışı eleştirin diyoruz. Bireylerin olumsuz tutum ve davranışları gözlendiğinde bu durumu eleştirirken davranış ve tutuma dikkat çekerek eleştirilmelidir. Örneğin ‘Sen zaten tembelin tekisin yine odanı toplamamışsın’ yerine ‘Odanı toplamadığını fark ettim, buna engel olan bir durum mu var, anlatmak ister misin?’ gibi. ‘Sen’ diliyle değil, ‘ben’ diliyle konuşun. ‘Yüksek sesle konuşma!’ yerine ‘Yüksek sesle konuşman beni üzüyor, rahatsız ediyor.’ demek, ‘sen’ dili yerine ‘ben’ dili kullanmak demektir. İletişimde sihirli sözcükleri kullanın. İltifat etmek, rica etmek, lütfen demek iletişimi güçlendiren kelimelerdir. Bunların da zamanında ve yerinde kullanılması olumlu iletişimi arttıracaktır. Olumlu davranışları vurgulayın. Olumlu davranışların vurgulanması bu davranışların devamlılığını sağlarken, olumsuz davranışların da azalmasını sağlayacaktır. Sevginizi davranışlarla gösterin. Çocuğunuza, eşinize, doğaya, hayvanlara olan sevginizi göstermekten çekinmeyin.”
Prestij Özel Haber: Adil HARMANCI