Başbakan Ahmet Davutoğlu, AKPM Başkanı Pedro Agramunt’un davetine icabetle geldiği Strasbourg’da AKPM Genel Kurulu’na hitap etti. Davutoğlu, daha sonra soruları yanıtladı. Davutoğlu, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkiye yönelik soruya, “Ege’ye yönelik olarak ortaya çıkan göçmen krizi söz konusu olduğunda Türkiye ile Yunanistan arasında yakın bir diyalog söz konusu oldu. Değerli meslektaşım Çipras’la birlikte bu soruna çözüm bulmak için gayret sarf ettik. Her şeyden önce karşı karşıya kaldığımız sorun Türkiye ile Yunanistan arasında gerilim meselesi değildir. Bu yaklaşımın doğru anlaşılması lazım. Ayrıca AB ile vardığımız anlaşma bütün unsurları ile Türkiye tarafından uygulanmıştır. Hiçbir Avrupalı lider şu ana kadar benim muhatabım olan liderler, ama Çipras’la dahil 28 Avrupalı liderlerden şu ana kadar hiçbirisinden verdiği sözleri uygulamadığına yönelik tek bir şikayet almadım. Aksine her toplantımızda Türkiye’nin uygulamasından duyulan memnuniyet ifade edildi” dedi.
“TEKRAR BEBEKLERİN CANSIZ CESETLERİNİN NE TÜRK KIYILARINA NE DE EGE ADALARINA VURMASINI İSTEMİYORUZ”
Davutoğlu, 29 Kasım 2015 tarihindeki ilk zirvede alınan kararların hayata geçirildiğini dile getirerek, “18 Mart’taki uygulamalar o derece başarılı oldu ki şu anda günlük geçişler 60’a kadar indi. Bazı günler hiç geçiş yok. Karşılıklı olarak sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz için şu ana kadar başarıyla yürüyen bir paketti” ifadelerini kullandı.
Bu gelişmeler bağlamında 23 Nisan’da Almanya Başbakanı Angela Merkel ve AB Konseyi Başkanı Donald Tusk’ın bazı Avrupalı yetkililerle Türkiye’nin Suriye sınırında ortak bir toplantıda bir araya geleceklerini belirten Başbakan Davutoğlu, “Dolayısıyla anlaşmada aksayan herhangi bir yön yoktur varsa da muhataplarımız bellidir. Aksine biz aksayan yönlerden bahsediyoruz. Önemli olan burada insani konudur. Tekrar bebeklerin cansız cesetlerinin ne Türk kıyılarına ne de Ege adalarına vurmasını istemiyoruz. NATO konusunda ise bu zaten bizim girişimimizdi Sayın Merkel’le birlikte. Belli prensipler üzerine oturmuştu. En temel prensipte Türkiye ile Yunanistan arasındaki karşı görüş ayrılıkları bilinir bu görüş ayrılıklarını göz ardı eden bir yaklaşım benimsenmemsin. NATO operasyonları da Türkiye katkısı, Yunanistan‘ın da işbirliği ile mükemmelen yürümüştür. Herhangi bir aksama, Türkiye tarafından blokaj olmamıştır” dedi.
Türkiye’de son yıllarda yaşanan gelişmelerle ilgili soru üzerine Başbakan Davutoğlu, “Türkiye’de son 2 yılda 4 seçim gerçekleştirilmiştir. Bu 4 seçimin hepsi Avrupa standartlarında Avrupalı gözlemcilerce takip edilmiş, eleştiri hakkının muhafaza edildiği, herkesin istediği dilde istediği propagandayı yapabildiği, bütün Türkiye’de rahatlıkla tartışılabildiği bir ortamda gerçekleştirilmiştir” dedi.
Davutoğlu, 4 seçimde bütün medyanın istediği eleştiri yapabildiği, medyanın seçim sürecinde yönlendirilmediğini ve en çok satan 5 gazeteden 3’ünün açık bir şekilde hükümete muhalefet yönde bir yayın politikası uyguladığını belirtti. Davutoğlu, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
“Bugün Türk medyasını takip edenlerin bana, sayın cumhurbaşkanımıza yönelik ne kadar ağır eleştiri yaptıklarını takip eden birisi için Türkiye’de medyanın kontrol altına alındığını iddia etmek mümkün değil.”
Davutoğlu, Türkiye’de Türk, Kürt, Sünni, Alevi 78 milyonun eşit vatandaş olduğunu belirterek, “15 sene önce Türkiye’de Kürtçe bir kaseti dinledi diye gözaltına alınanların Türkiye’sinden bizzat benim Kürt vatandaşlarıma Kürtçe hitap edebilmem, Kürtçe serbest program da yapılabilmesi arasındaki fark 14 yıllık AK Parti iktidarlarının ürünleridir” ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, “Türkiye sizin düşündüğünüzden, belki size yansıtılandan çok daha özgür, çok daha demokratik, eşit vatandaşlık ilkeleri altında gerçek anlamda bir hukuk devletidir. Hükümet de eleştirilebilir, herkes eleştirilebilir ama Türkiye’nin birliği, beraberliği konusunda ortak bir vicdan ve ortak bir tavır halkın içine sinmiştir” diye konuştu.
“İSTEĞİ DIŞINDA SURİYE’YE GÖNDERİLEN BİR KADIN VE ÇOCUK DAHA YOKTUR”
Davutoğlu, Türkiye’nin Suriyelileri geri gönderdiğine dair iddialara ise, “Türkiye’den istediği dışında Suriye’ye geri gönderilmiş tek bir Suriyeli yoktur, isteği dışında Suriye’ye gönderilen bir kadın ve çocuk daha yoktur. Türkiye’de 152 bin bebek doğdu. Biz 15-20 kadı ve çocuğu mu ağırlayamayacağız. 3 milyona bağrını açmış Türkiye, kimseyi kapı dışına çıkarmaz kimseyi zalimlere teslim etmez” karşılığını verdi.
Davutoğlu, açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “Bizim yönetimimizde hiçbir mazlum zalimlere teslim edilmemiştir, hiçbir mazlum kapı dışında bırakılmamıştır, hiçbir kadının onuruna dokunulmasına izin verilmemiştir. Dolaysıyla böyle bir iddia varsa getirir inceleriz. Ama böyle bir iddianın ne rasyonel bir zemini vardırır nede olgusal karşılığı vardır. Türkiye bütün mültecilere açık kapı, açık ülke, açık yürek politikasını uygulamaya devam edecek.”
“ANAYASANIN BİR RUHU VARDIR BİR DE İSKELETİ”
İlk oyunu 1980 darbesinin ardından oluşturulan Anayasa referandumunda kullandığını kaydeden Davutoğlu, “Askeri yönetimlere karşı olduğum için, darbecilere karşı olduğum için gururla gittim hayır oyunu zarfa koydum. Onu sandığa attım. O zaman 12 Eylül darbe rejiminin anayasasına hayır demiş öğrenci hareketi lideri olarak bugün Başbakanı olduğum ülkenin bütün bu darbe hukukunu geride bırakması, darbe hukukunu ayaklar altına alması benim en büyük hayalimdir ve mutlaka gerçekleştirilecektir. Bizim anayasa reformumuz partimizin şuan ki çıkarlarını ya da bizlerin makamlarını düşünerek üzerinde çalıştığımız bir reform değildir. Türkiye’de bir daha darbe şartları gerçekleşmesin, hiçbir vesayet ülke üzerinde karabulut gibi dolaşmasın diye sivil, özgürlükçü bir anayasa yağmayı hedefliyoruz. Anayasanın bir ruhu vardır bir de iskeleti. Ruhu temel insan hak ve hürriyetleridir, insan onurunu esas almayan hiçbir anayasa kalıcı olamaz. 12 Eylül Anayasası da kalıcı olmayacaktır. Bizim referansımız daha önceki Anayasanın aksine devleti esas alıp milleti tanımlayan, otoriteyi esas alıp vatandaşı tanımlayan bir Anayasa değil milleti esas alıp vatandaşların hukukunun ve insan onurunu esas alıp devleti tanımlayan bir anayasa yazmak” dedi.
İskeletin ise yönetim sistemi olduğunu vurgulayan Başbakan, “Bu parlamenter sistem de olabilir, başkanlık sistemi de olabilir. Ruh iyi oturmuşsa hangi iskeleti ona biçerseniz biçin o yapı ayakta durur. Önemli olan ruhu korumak” diye konuştu.