Son zamanların en konuşulan çok önemli dizilerinden birisi olan Kiralık Aşk ile ilgili sıcak dakikaların yaşanıldıı ortya çıktı. Star TV ekranlarında yayınlanmakta olan kiralık aşk dizisinde rol alan Elçin Sangunun ayrılacağı haberleri gündeme bomba gibi düştü. Kiralık aşk da her hafta olduğu gibi bu haftada reytinlerde tavan yaptı Kiralık aşkda Elçin Sangu rüzgarı adeta gündemi salladı.
Oyuncu Elçin Sangu, profesyonel yönetici Yunus Özdiken ile 4 yıldır birlikte.Elçin Sangu, “Aşk ruhuma iyi geliyor. Bu sayede ‘tükenmişlik sendromu’na yakalanmıyorum” diyor.
POSTA
Star TV'deki Kiralık Aşk'ın başrol oyuncuları Barış Arduç ve Elçin Sangu kimdir?.. Kiralık Aşk neden bu kadar popüler... Elçin Sangu ve Barış Arduç sırrını açıkladı.
Yaz aylarında bir çok dizi ekranla buluştu. Kimi erken veda etti, kimi ise yeni sezonda da kendine yer buldu. İçlerinden biri var ki ilk bölümünden itibaren herkesin aklında yer etti. Cuma günlerinin vazgeçilmezi oldu! Fragmanları bile heyecanla beklenen Ortaks Yapım’ın ‘Kiralık Aşk’ dizisi aslında 2015 yılının en başarılı projelerinden biri oldu. Ve ‘Kiralık Aşk’ın iki yıldızı: Elçin Sangu ve Barış Arduç... Daha önce pek çok projede izlediğimiz oyuncular bu diziyle kariyerlerinin en başarılı yılına imza attı. İstanbul Life dergisine konuşan ikili bu başarının sırrını açıkladı.
Geriye dönüp baktığınızda 2015 yılı sizin için nasıl geçti?
Elçin Sangu: Herhalde en şanslı olduğum yıl. ‘Kiralık Aşk’ dizisinden dolayı böyle düşünüyorum. Bundan sonrasının ise daha şanslı geçeceğine inanıyorum. 2015 benim için başlangıçtı, sonrası daha güzel gelir diye umuyorum. Hem sıkıntılar geride kalacak hem de yükselişin tadına varılacak.
Barış Arduç: 2015 şahane geçti benim için. Bu yıl yeni bir işe başladık. Eminim, hem benim kariyerim, hem Elçin’in kariyeri, hem de ekip için her şey şahane gidiyor.
‘Kiralık Aşk’ dizisi hayatınıza nasıl girdi?
Elçin Sangu: Dizi hayatıma aniden girdi. Yaz mevsimiydi. Aslında evde biraz dinlenmeyi düşündüğüm zamanda geldi. Biraz tereddüt ettim çünkü yeni bir işim bitmişti. Bu dizi projesi gelince romantik komediyi de denemek istedik.
Barış Arduç: Bu projeden önce Hande Doğandemir ile ‘Racon’ dizisini yapmıştık. O dizi biraz kısa sürmüştü. Ancak bana çok yararlı oldu. Piyasayla alakalı biraz daha farkındalık sağladı. ‘Racon’dan sonra yaklaşık 12 tane iş teklifi geldi. ‘Kiralık Aşk’ da bunlardan bir tanesiydi.
Senaryo geldiğinde, okuduğunuzda zihninizde neler canlandı? Nasıl buldunuz?
Elçin Sangu: Defne sevebileceğim bir karakterdi bu yüzden çok fazla tereddüt etmedim. Kafamda soru işareti yoktu. Senaryoyu okuduğunuzda karakter hemen hemen canlanıyor kafanızda. Ve kabul ettim. Tabii bunda Ümmü Burhan’ın da, Ali Leskay’ın da etkisi var, onları da es geçmeyeyim. İlk tereddüt ettiğim zaman benimle çok güzel bir konuşma yaptılar. İkna olmamı sağladılar aslında.
Barış Arduç: Açık konuşmak gerekirse Türkiye’de, içinize sinse de sinmese de, bir iş geliyor çok iyi diyorsun ama sonra işler umduğun gibi gitmeyebiliyor. Başarı için birçok unsurun ortak noktada buluşması gerekiyor. Yapımcısı, yönetmeni, senaristi, oyuncular, bütün ekip... Hepsinin arasının tutması gerekiyor. Onlar denk geldi de bence bu hale geldi. Ne sadece benimle, ne sadece Elçin’le uyumumuzla, ne de sadece yapımcıyla alakalı... Hepsinin beraber iyi bir enerji yaratmasıyla alakalı bir durum. İlk okuduğumda senaryo çok heyecanlandırdı beni. Ama yine de kaygılarımız olabiliyor tabii ki. Siz ne kadar inanırsanız inanın izleyiciyle buluşacak mı diye de kaygılanıyor insan... Ancak şu an çok mutluyum, iyi ki işin içine girdik ve güzel bir şey başardık. Dolu dizgin gidiyoruz.
Peki sizin kendi hikayeniz? Oyunculuk hayatınıza nasıl girdi?
Elçin Sangu: O da her şey gibi çok ani oldu. Oyunculuğu hiç meslek olarak yapmayı planlamamıştım. İzmir’de büyüdüm. Mersin’de opera okudum. “Hadi, ben bir oyuncu olayım İstanbul’a gelip bir ajansa yazılayım” gibi bir düşüncem de yoktu. Karşıma Başay Okay çıkmasaydı muhtemelen böyle bir şeye adım atmayacaktım. Amatör bir tiyatroda oyunculukla uğraşırken İzmir’de çekilen bir dizinin seçmelerine ailemin de ısrarıyla katıldım. O iş olmadı tabii ki. Enteresan bir seçmeydi. Başay Okay oradan bana ulaştı. Yapar mıyız, yapamaz mıyız diye konuşurken ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ dizisi hayatıma girdi. Orijinal kızıl, piyano çalmayı, şarkı söylemeyi bilen, bir de İtalyanca bilen bir kız… Buna sanırım nokta atışı deniliyor. Zaten dizi için görüşmeye geldim. Sonrasında iki gün içinde sadece valiz toplama süresi verdiler ve hemen İstanbul’a yerleştim. Çok, çok ani... ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’, bittikten sonra da İzmir’e dönmeyi düşündüm. Çünkü İstanbul’da tanıdığım biri yok. Ne yapacağım burada! İşte o bekleme süresinde İzmir’de olayım, olursa geri gelirim diye düşündüm. Ancak İzmir’e dönmedim, bir süre beklemeye karar verdim. İstanbul’da tek olmak zordu. Ancak bu dönemi de çabuk atlattım. Şehre çok çabuk adapte oldum. Sonrasında da pek çok proje geldi. Başrol teklifleri gelmeye başladı. Ancak ben ikinci rollerle devam edeyim istedim. Başrolün bir zamanı var. Zamanı gelecek ve ondan sonra kabul edeceğim diye düşündüm. Birkaç yıl böyle gitti. Bu benim altıncı işim ve beşinci yılım. ‘Kiralık Aşk’ dizisine kadar da ‘Kurt Seyit ve Şura’, ‘Bir Aşk Hikayesi’, ‘Aşk Kaç Beden Giyer’, ‘Sevdam Alabora’ dizilerinde oynadım.
Barış-Elçin (Ömer-Defne) ekranda kimyası en iyi tutan ikililerden biri oldu.
Barış Arduç: Ben aslında çelebi gibi gezdim. İsviçre’de doğdum. 8 yaşında Türkiye’ye geldim. Adapazarı’nda ilkokulu okudum. İlkokul 3 ve 4. sınıfları Gölcük’te okudum. O zamana kadar halamla birlikteydim. Çünkü ailemin İsviçre’deki işlerini tamamlayıp gelmeleri için belirli bir zamana ihtiyaçları vardı. 5. sınıfa kadar Gölcük’te kaldım, sonra 1999 depremi oldu. Oradan Bolu’ya gittik. Bolu’ya da gider gitmez 12 Kasım depremi oldu. Orada da ortaokul ve lise 1’i okuyup sonra İstanbul’a geldim. Oyunculuk hayatım nasıl başladı? Aslında inanın lise sona doğru ya konservatuar ya da spor akademisi diye iki açmazda kaldım. O zaman da hayatımın her alanında spor olduğu için okul takımında yaptığım sporlardan dolayı spor akademisi daha ağır bastı. Kayseri Erciyes Üniversitesi’ni kazandım. Bir seneyi aslında çok da doldurmadan bırakmak zorunda kaldım. Yine çok tesadüfi bir durumla Ayla Algan ile tanıştım. Ekol Drama’da eğitim aldım. Çok şey borçluyum Ayla Algan’a. Birçok önemli insan daha var. Bir süre sonra Sadri Alışık Tiyatrosu’unda tiyatro eğitimi alıp bir yandan da sette bulundum. Tiyatro aslında aktif olarak yapmadım. Ama sadece tiyatral bir eğitim aldım. Yani bu işin mutfağında vardım.
‘Kiralık Aşk’ ise benim baş tacım diyebilirim. Tabii ki diğer yaptığım işlerin hepsine saygım sonsuz, hepsinin bana kattığı birçok şey var. Şu an ‘Kiralık Aşk’ta performansımın beğenilmesi ya da kendi kaderimi daha sağlamlaştırdığım ana geldiysem bunu daha önceki işlerime de borçluyum. Size bir şekilde pratik yaratıyor. İşle alakalı daha çok deneyim kazandırıyor. Belki de hepsi sizi bu güne hazırlıyor. Şu an tabii ki hazırım demiyorum, yapacak bir sürü işim var. Ama ‘Kiralık Aşk’, gerçek anlamda para kazanıp, kendi manevi doygunluğumu da yaşamamı sağlayan ilk işim diyebilirim.
Kariyerimde ise ilk ‘Küçük Hanımefendi’ adlı diziyle ekranda oldum. Ondan sonra BKMile yaptığımız ‘Deliha’ filmiyle de o farkındalık başladı, ‘Racon’la perçinlendi, ‘Kiralık Aşk’la da tam istediğimiz noktaya geldi. Arada ‘Bugünün Saraylısı’ da var. Onu da es geçersem ayıp etmiş olurum. ‘Benim İçin Üzülme’de ise 17-18 yaşlarında bir genci canlandırmıştım. Spor tutkusu olan, Trabzonspor’da futbol oynamak isteyen biri. O karakter sadece ilk bölümde vardı. Geri kalan bölümlerde ise diziye ‘flashback’ olarak devam etti. Ama hakikaten beni en çok tatmin eden işlerden biriydi, çünkü karakter o kadar çok sevildi ki öldüğü günden sonra Trabzonspor tribünlerinde, “Kalbimizi kazandı” diye büyük bir pankart açtılar. Yani o tabloyu gördükten sonra insan herhalde doğru yoldayım diye düşünüyor, mutlu oluyorsunuz.
Peki bu yolculukta ‘Kiralık Aşk’ nasıl bir yere sahip? Set atmosferi nasıl?
Elçin Sangu: Ben başlarken de bu işe inanılmaz inanıyordum. Çok güzel ekiplerle çalıştım ama hiç bu kadar kenetlenmiş bir ekiple çalışmamıştım. Gerçekten çok mutlu olarak çalıştığım herhalde en büyük iş bu.
Barış Arduç: Çok güzel. Zaten işin bu kadar iyi reyting alması, güzel yerlere gelmesinin sebebi bu. Bu başarıda mutlaka ekibin önemi vardır.
Hayat verdiğiniz karakterleri sizden dinlesek...
Elçin Sangu: Defne, bütün sorunlara, hayat sıkıntılarına rağmen yine hayata yaşam enerjisi ve gücüyle tutunan bir kız. Kendi ayakları üzerinde duruyor. Asla dramı yaşamıyor, o hayatı kabullenip onun üzerinden devam ediyor. Ve sorunları çözmeye çalışıyor. Elinden geldiğince acıları da zorlukları da aslında ti’ye alıyor. Çok da umurunda değil hayat. Sonrasındaki değişimi ile ilgili de hiç bilmediği bir yaşama adaptasyon süreci ve hiç yaşamadığı bir aşkı yaşama fırsatı buldu.
Barış Arduç: Bu tür bir drama yapıyorsanız şuna yoruyorsunuz hikayeyi; ilk 3-4 bölümde bir karakter oluşturuyorsunuz kendi dünyanızda ve ona bir form katıyorsunuz, performe etmeye başlıyorsunuz. Dolayısıyla sizin belleğinizde; Ömer İplikçi, şunları yapar ve bunları yapmaz gibi kalıplar oluşuyor. Ama Türkiye’de dizi sistemi temelinden biraz sıkıntılı olduğu için gerek süreleriyle, gerek başka hikayelerle izleyici profilinin isteğine göre hareket etmek durumunda kalıyorsunuz. Dolayısıyla haklı olarak senaryo gereği “Yok, Ömer bunu yapmaz!” diyebileceğiniz bir şeyi, an geliyor yapabiliyorsunuz. O yüzden ben Ömer ile alakalı kafamdaki karakteri anlatabilirim. Ama siz izlerken hiç anlattığınla uymadı da diyebilirsiniz. Değişebilir.
Sizce ‘muhteşem ikili’ olarak görülen, çok sevilen Defne ve Ömer’in sırrı ne?
Elçin Sangu: Ben istediğim kadar oynayayım, o dünya kurulmadıysa karşı tarafa hiçbir şekilde geçmiyor. O yüzden kesinlikle Ömer ve Defne ikilisinin uyumu diye sınırlandıramıyorum. Kesinlikle öyle bir şey değil. İki kişinin uyumu değil yani bu. Komple, herkesin uyumu.
Defne’nin sevdiğiniz yanları ve en zor tarafları neler?
Elçin Sangu: Enerjisini seviyorum. Saflığını seviyorum. O masum, aslında çıkar gütmeyen ama hayatımı düzene sokayım derken de hatalar yapan birisi. Defne’nin yaptığı hataları seviyorum. Saçmalamasını seviyorum. Onun dışında sevmediğim şeyi, belki biraz daha kadın olduğunun farkına varabilir.
Peki Ömer İplikçi...
Barış Arduç: Ömer’in güçlü bir adam olması, tek başına her yükün altından kalkması, kimseye çok fazla ihtiyaç duymadan, bütün yükü sırtlayıp hedeflediği kariyere gidebilmesi bana etkileyici geliyor. Kadınlara karşı olan tavrı da öyle. Etkilenmediği sürece çok flört eden bir adam değil. Orada da benzeşiyoruz. Yapısı sağlam olduğu için seviyorum Ömer’i. Zor tarafları da var. Biraz soğuk... Bazen de egoist... Aynı zamanda ‘ben giderim, ben yaparım’ tarafları var.
Sizce Ömer neden bu kadar seviliyor?
Barış Arduç: Ömer doğru bir insan. Düzgün, dürüst. Hayatında fazla yalan olmayan bir adam ve haliyle iyi biri oluyor. Çok fazla entrikanın içinde yaşamayı sevmediği için o düzgünlük, o doğrulukla herhalde kadınları etkiliyor.
Her ikiniz de oyunculuk öncesinde farklı alanlarda ilerliyordunuz. Opera sadece okulda mı kaldı? İleride operayla ilgili bir şeyler yapmak istiyor musunuz?
Elçin Sangu: Opera diye düşünür müyüm bilmiyorum. Opera, belli sınırları, çerçeveleri, kuralları olan, girmenin zor çıkmanın çok kolay olduğu bir sektör. O yüzden çok tercih edeceğim bir şey değil. Ben o kurallara bağlı kalıp, kurallarla yaşayabilecek biri hiç değilim. Bunu özellikle sonradan daha da iyi kavradım. Ben özgür olmalıyım. Oyunculuk da benim özgür olduğum alan. O yüzden opera değil ama müzikle ilgili bir şey illaki bir gün yapmak isterim.
Spor akademisine gitmişsiniz. İleride spor alanında bir şeyler yapmak ister misiniz?
Barış Arduç: Spor alanında da bir yatırım yapmayı düşünüyorum. Spor kompleksleri ya da başka bir şey. Çünkü kardeşim de sporla ilgileniyor. Spor kulübü gibi bir yer açmak istiyorum. İçinde crossfit olan, yüzme havuzu olan, tenis kortu olan… Tabii bunlar büyük planlar. Hayatın ne zaman ne sunacağı belli olmaz. Güzel şeyler sunarsa ben de güzel şeylerle hizmet etmek istiyorum insanlara spor alanında.
Barış Arduç, dizide biraz egoist biraz da soğuk bir tip.
Sporda özellikle ilgilendiğiniz bir alan var mı?
Barış Arduç: Birkaç sene okul takımında futbol oynadım. Amatör ligde futbol, ilkokulda hentbol da oynadım. Aslında tek bir branşa yoğunlaşmak yerine bütün branşları yaptığım için belki pek de profesyonelleşemedim. Algım fazla dağıldı.
Denemediğiniz ama yapmak istediğiniz bir spor dalı var mı?
Barış Arduç: Denemediğim bir şeyler muhtemelen vardır. Tenis oynamayı çok bilmiyorum. Keşke bilseydim çünkü tenis çok güzel bir spor. Tenisle de jimnastikle de ilgilenmek isterdim ama ona erken yaşlarda başlayıp vücudunu alıştırmak gerekiyor. Bir oğlum olursa mutlaka yüzme ve jimnastiğe gönderirim.
2016'ya dair hayalleriniz ya da beklentileriniz neler?
Elçin Sangu: Ben öyle hayattan çok büyük beklentilere sahip olan, şuyum olsun buyum olsun gibi spesifik şeyleri dileyen biri değilim. Genel olarak bir dileğim, isteğim oluyor o da geleceğime yönelik, kariyerime yönelik hayatta herkesin dileyebileceği şeyler. Çok ekstrem bir şeylerim yok. Çok uçuk hayallerim yok yani olabilme ihtimali olan hayallerim var ve olduğunda da mutlu oluyorum o bana yetiyor. Zaten çok küçük şeylerden mutlu olabilen biriyim. O yüzden çok abartı dileklerim yok. Önünü görmeden çok fazla adım atmayan, önce analizini yapan biriyim.
Barış Arduç: Plan yapmıyorum. Ancak hedeflerim yok anlamına gelmiyor bu. Tabii ki de hedeflerim var. 2016 ile alakalı şu anki dizinin temposu nedeniyle başka bir şey ya da sinema filmi çekecek zamanımız olmuyor maalesef. Ama yaz itibariyle olabilecek, görüştüğümüz, okuduğumuz şeyler var. Hepsi birbirinden güzel. Artık onlardan hangisi içimize sinerse, hangisinin daha doğru, daha düzgün, daha altından kalkabileceğimize inanırsak bir sinema filmi olabilir.
İSTANBUL LIFE
Kaynak:Ucankus.com
Oyuncu Elçin Sangu, profesyonel yönetici Yunus Özdiken ile 4 yıldır birlikte.Elçin Sangu, “Aşk ruhuma iyi geliyor. Bu sayede ‘tükenmişlik sendromu’na yakalanmıyorum” diyor.
POSTA
Star TV'deki Kiralık Aşk'ın başrol oyuncuları Barış Arduç ve Elçin Sangu kimdir?.. Kiralık Aşk neden bu kadar popüler... Elçin Sangu ve Barış Arduç sırrını açıkladı.
Yaz aylarında bir çok dizi ekranla buluştu. Kimi erken veda etti, kimi ise yeni sezonda da kendine yer buldu. İçlerinden biri var ki ilk bölümünden itibaren herkesin aklında yer etti. Cuma günlerinin vazgeçilmezi oldu! Fragmanları bile heyecanla beklenen Ortaks Yapım’ın ‘Kiralık Aşk’ dizisi aslında 2015 yılının en başarılı projelerinden biri oldu. Ve ‘Kiralık Aşk’ın iki yıldızı: Elçin Sangu ve Barış Arduç... Daha önce pek çok projede izlediğimiz oyuncular bu diziyle kariyerlerinin en başarılı yılına imza attı. İstanbul Life dergisine konuşan ikili bu başarının sırrını açıkladı.
Geriye dönüp baktığınızda 2015 yılı sizin için nasıl geçti?
Elçin Sangu: Herhalde en şanslı olduğum yıl. ‘Kiralık Aşk’ dizisinden dolayı böyle düşünüyorum. Bundan sonrasının ise daha şanslı geçeceğine inanıyorum. 2015 benim için başlangıçtı, sonrası daha güzel gelir diye umuyorum. Hem sıkıntılar geride kalacak hem de yükselişin tadına varılacak.
Barış Arduç: 2015 şahane geçti benim için. Bu yıl yeni bir işe başladık. Eminim, hem benim kariyerim, hem Elçin’in kariyeri, hem de ekip için her şey şahane gidiyor.
‘Kiralık Aşk’ dizisi hayatınıza nasıl girdi?
Elçin Sangu: Dizi hayatıma aniden girdi. Yaz mevsimiydi. Aslında evde biraz dinlenmeyi düşündüğüm zamanda geldi. Biraz tereddüt ettim çünkü yeni bir işim bitmişti. Bu dizi projesi gelince romantik komediyi de denemek istedik.
Barış Arduç: Bu projeden önce Hande Doğandemir ile ‘Racon’ dizisini yapmıştık. O dizi biraz kısa sürmüştü. Ancak bana çok yararlı oldu. Piyasayla alakalı biraz daha farkındalık sağladı. ‘Racon’dan sonra yaklaşık 12 tane iş teklifi geldi. ‘Kiralık Aşk’ da bunlardan bir tanesiydi.
Senaryo geldiğinde, okuduğunuzda zihninizde neler canlandı? Nasıl buldunuz?
Elçin Sangu: Defne sevebileceğim bir karakterdi bu yüzden çok fazla tereddüt etmedim. Kafamda soru işareti yoktu. Senaryoyu okuduğunuzda karakter hemen hemen canlanıyor kafanızda. Ve kabul ettim. Tabii bunda Ümmü Burhan’ın da, Ali Leskay’ın da etkisi var, onları da es geçmeyeyim. İlk tereddüt ettiğim zaman benimle çok güzel bir konuşma yaptılar. İkna olmamı sağladılar aslında.
Barış Arduç: Açık konuşmak gerekirse Türkiye’de, içinize sinse de sinmese de, bir iş geliyor çok iyi diyorsun ama sonra işler umduğun gibi gitmeyebiliyor. Başarı için birçok unsurun ortak noktada buluşması gerekiyor. Yapımcısı, yönetmeni, senaristi, oyuncular, bütün ekip... Hepsinin arasının tutması gerekiyor. Onlar denk geldi de bence bu hale geldi. Ne sadece benimle, ne sadece Elçin’le uyumumuzla, ne de sadece yapımcıyla alakalı... Hepsinin beraber iyi bir enerji yaratmasıyla alakalı bir durum. İlk okuduğumda senaryo çok heyecanlandırdı beni. Ama yine de kaygılarımız olabiliyor tabii ki. Siz ne kadar inanırsanız inanın izleyiciyle buluşacak mı diye de kaygılanıyor insan... Ancak şu an çok mutluyum, iyi ki işin içine girdik ve güzel bir şey başardık. Dolu dizgin gidiyoruz.
Peki sizin kendi hikayeniz? Oyunculuk hayatınıza nasıl girdi?
Elçin Sangu: O da her şey gibi çok ani oldu. Oyunculuğu hiç meslek olarak yapmayı planlamamıştım. İzmir’de büyüdüm. Mersin’de opera okudum. “Hadi, ben bir oyuncu olayım İstanbul’a gelip bir ajansa yazılayım” gibi bir düşüncem de yoktu. Karşıma Başay Okay çıkmasaydı muhtemelen böyle bir şeye adım atmayacaktım. Amatör bir tiyatroda oyunculukla uğraşırken İzmir’de çekilen bir dizinin seçmelerine ailemin de ısrarıyla katıldım. O iş olmadı tabii ki. Enteresan bir seçmeydi. Başay Okay oradan bana ulaştı. Yapar mıyız, yapamaz mıyız diye konuşurken ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ dizisi hayatıma girdi. Orijinal kızıl, piyano çalmayı, şarkı söylemeyi bilen, bir de İtalyanca bilen bir kız… Buna sanırım nokta atışı deniliyor. Zaten dizi için görüşmeye geldim. Sonrasında iki gün içinde sadece valiz toplama süresi verdiler ve hemen İstanbul’a yerleştim. Çok, çok ani... ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’, bittikten sonra da İzmir’e dönmeyi düşündüm. Çünkü İstanbul’da tanıdığım biri yok. Ne yapacağım burada! İşte o bekleme süresinde İzmir’de olayım, olursa geri gelirim diye düşündüm. Ancak İzmir’e dönmedim, bir süre beklemeye karar verdim. İstanbul’da tek olmak zordu. Ancak bu dönemi de çabuk atlattım. Şehre çok çabuk adapte oldum. Sonrasında da pek çok proje geldi. Başrol teklifleri gelmeye başladı. Ancak ben ikinci rollerle devam edeyim istedim. Başrolün bir zamanı var. Zamanı gelecek ve ondan sonra kabul edeceğim diye düşündüm. Birkaç yıl böyle gitti. Bu benim altıncı işim ve beşinci yılım. ‘Kiralık Aşk’ dizisine kadar da ‘Kurt Seyit ve Şura’, ‘Bir Aşk Hikayesi’, ‘Aşk Kaç Beden Giyer’, ‘Sevdam Alabora’ dizilerinde oynadım.
Barış-Elçin (Ömer-Defne) ekranda kimyası en iyi tutan ikililerden biri oldu.
Barış Arduç: Ben aslında çelebi gibi gezdim. İsviçre’de doğdum. 8 yaşında Türkiye’ye geldim. Adapazarı’nda ilkokulu okudum. İlkokul 3 ve 4. sınıfları Gölcük’te okudum. O zamana kadar halamla birlikteydim. Çünkü ailemin İsviçre’deki işlerini tamamlayıp gelmeleri için belirli bir zamana ihtiyaçları vardı. 5. sınıfa kadar Gölcük’te kaldım, sonra 1999 depremi oldu. Oradan Bolu’ya gittik. Bolu’ya da gider gitmez 12 Kasım depremi oldu. Orada da ortaokul ve lise 1’i okuyup sonra İstanbul’a geldim. Oyunculuk hayatım nasıl başladı? Aslında inanın lise sona doğru ya konservatuar ya da spor akademisi diye iki açmazda kaldım. O zaman da hayatımın her alanında spor olduğu için okul takımında yaptığım sporlardan dolayı spor akademisi daha ağır bastı. Kayseri Erciyes Üniversitesi’ni kazandım. Bir seneyi aslında çok da doldurmadan bırakmak zorunda kaldım. Yine çok tesadüfi bir durumla Ayla Algan ile tanıştım. Ekol Drama’da eğitim aldım. Çok şey borçluyum Ayla Algan’a. Birçok önemli insan daha var. Bir süre sonra Sadri Alışık Tiyatrosu’unda tiyatro eğitimi alıp bir yandan da sette bulundum. Tiyatro aslında aktif olarak yapmadım. Ama sadece tiyatral bir eğitim aldım. Yani bu işin mutfağında vardım.
‘Kiralık Aşk’ ise benim baş tacım diyebilirim. Tabii ki diğer yaptığım işlerin hepsine saygım sonsuz, hepsinin bana kattığı birçok şey var. Şu an ‘Kiralık Aşk’ta performansımın beğenilmesi ya da kendi kaderimi daha sağlamlaştırdığım ana geldiysem bunu daha önceki işlerime de borçluyum. Size bir şekilde pratik yaratıyor. İşle alakalı daha çok deneyim kazandırıyor. Belki de hepsi sizi bu güne hazırlıyor. Şu an tabii ki hazırım demiyorum, yapacak bir sürü işim var. Ama ‘Kiralık Aşk’, gerçek anlamda para kazanıp, kendi manevi doygunluğumu da yaşamamı sağlayan ilk işim diyebilirim.
Kariyerimde ise ilk ‘Küçük Hanımefendi’ adlı diziyle ekranda oldum. Ondan sonra BKMile yaptığımız ‘Deliha’ filmiyle de o farkındalık başladı, ‘Racon’la perçinlendi, ‘Kiralık Aşk’la da tam istediğimiz noktaya geldi. Arada ‘Bugünün Saraylısı’ da var. Onu da es geçersem ayıp etmiş olurum. ‘Benim İçin Üzülme’de ise 17-18 yaşlarında bir genci canlandırmıştım. Spor tutkusu olan, Trabzonspor’da futbol oynamak isteyen biri. O karakter sadece ilk bölümde vardı. Geri kalan bölümlerde ise diziye ‘flashback’ olarak devam etti. Ama hakikaten beni en çok tatmin eden işlerden biriydi, çünkü karakter o kadar çok sevildi ki öldüğü günden sonra Trabzonspor tribünlerinde, “Kalbimizi kazandı” diye büyük bir pankart açtılar. Yani o tabloyu gördükten sonra insan herhalde doğru yoldayım diye düşünüyor, mutlu oluyorsunuz.
Peki bu yolculukta ‘Kiralık Aşk’ nasıl bir yere sahip? Set atmosferi nasıl?
Elçin Sangu: Ben başlarken de bu işe inanılmaz inanıyordum. Çok güzel ekiplerle çalıştım ama hiç bu kadar kenetlenmiş bir ekiple çalışmamıştım. Gerçekten çok mutlu olarak çalıştığım herhalde en büyük iş bu.
Barış Arduç: Çok güzel. Zaten işin bu kadar iyi reyting alması, güzel yerlere gelmesinin sebebi bu. Bu başarıda mutlaka ekibin önemi vardır.
Hayat verdiğiniz karakterleri sizden dinlesek...
Elçin Sangu: Defne, bütün sorunlara, hayat sıkıntılarına rağmen yine hayata yaşam enerjisi ve gücüyle tutunan bir kız. Kendi ayakları üzerinde duruyor. Asla dramı yaşamıyor, o hayatı kabullenip onun üzerinden devam ediyor. Ve sorunları çözmeye çalışıyor. Elinden geldiğince acıları da zorlukları da aslında ti’ye alıyor. Çok da umurunda değil hayat. Sonrasındaki değişimi ile ilgili de hiç bilmediği bir yaşama adaptasyon süreci ve hiç yaşamadığı bir aşkı yaşama fırsatı buldu.
Barış Arduç: Bu tür bir drama yapıyorsanız şuna yoruyorsunuz hikayeyi; ilk 3-4 bölümde bir karakter oluşturuyorsunuz kendi dünyanızda ve ona bir form katıyorsunuz, performe etmeye başlıyorsunuz. Dolayısıyla sizin belleğinizde; Ömer İplikçi, şunları yapar ve bunları yapmaz gibi kalıplar oluşuyor. Ama Türkiye’de dizi sistemi temelinden biraz sıkıntılı olduğu için gerek süreleriyle, gerek başka hikayelerle izleyici profilinin isteğine göre hareket etmek durumunda kalıyorsunuz. Dolayısıyla haklı olarak senaryo gereği “Yok, Ömer bunu yapmaz!” diyebileceğiniz bir şeyi, an geliyor yapabiliyorsunuz. O yüzden ben Ömer ile alakalı kafamdaki karakteri anlatabilirim. Ama siz izlerken hiç anlattığınla uymadı da diyebilirsiniz. Değişebilir.
Sizce ‘muhteşem ikili’ olarak görülen, çok sevilen Defne ve Ömer’in sırrı ne?
Elçin Sangu: Ben istediğim kadar oynayayım, o dünya kurulmadıysa karşı tarafa hiçbir şekilde geçmiyor. O yüzden kesinlikle Ömer ve Defne ikilisinin uyumu diye sınırlandıramıyorum. Kesinlikle öyle bir şey değil. İki kişinin uyumu değil yani bu. Komple, herkesin uyumu.
Defne’nin sevdiğiniz yanları ve en zor tarafları neler?
Elçin Sangu: Enerjisini seviyorum. Saflığını seviyorum. O masum, aslında çıkar gütmeyen ama hayatımı düzene sokayım derken de hatalar yapan birisi. Defne’nin yaptığı hataları seviyorum. Saçmalamasını seviyorum. Onun dışında sevmediğim şeyi, belki biraz daha kadın olduğunun farkına varabilir.
Peki Ömer İplikçi...
Barış Arduç: Ömer’in güçlü bir adam olması, tek başına her yükün altından kalkması, kimseye çok fazla ihtiyaç duymadan, bütün yükü sırtlayıp hedeflediği kariyere gidebilmesi bana etkileyici geliyor. Kadınlara karşı olan tavrı da öyle. Etkilenmediği sürece çok flört eden bir adam değil. Orada da benzeşiyoruz. Yapısı sağlam olduğu için seviyorum Ömer’i. Zor tarafları da var. Biraz soğuk... Bazen de egoist... Aynı zamanda ‘ben giderim, ben yaparım’ tarafları var.
Sizce Ömer neden bu kadar seviliyor?
Barış Arduç: Ömer doğru bir insan. Düzgün, dürüst. Hayatında fazla yalan olmayan bir adam ve haliyle iyi biri oluyor. Çok fazla entrikanın içinde yaşamayı sevmediği için o düzgünlük, o doğrulukla herhalde kadınları etkiliyor.
Her ikiniz de oyunculuk öncesinde farklı alanlarda ilerliyordunuz. Opera sadece okulda mı kaldı? İleride operayla ilgili bir şeyler yapmak istiyor musunuz?
Elçin Sangu: Opera diye düşünür müyüm bilmiyorum. Opera, belli sınırları, çerçeveleri, kuralları olan, girmenin zor çıkmanın çok kolay olduğu bir sektör. O yüzden çok tercih edeceğim bir şey değil. Ben o kurallara bağlı kalıp, kurallarla yaşayabilecek biri hiç değilim. Bunu özellikle sonradan daha da iyi kavradım. Ben özgür olmalıyım. Oyunculuk da benim özgür olduğum alan. O yüzden opera değil ama müzikle ilgili bir şey illaki bir gün yapmak isterim.
Spor akademisine gitmişsiniz. İleride spor alanında bir şeyler yapmak ister misiniz?
Barış Arduç: Spor alanında da bir yatırım yapmayı düşünüyorum. Spor kompleksleri ya da başka bir şey. Çünkü kardeşim de sporla ilgileniyor. Spor kulübü gibi bir yer açmak istiyorum. İçinde crossfit olan, yüzme havuzu olan, tenis kortu olan… Tabii bunlar büyük planlar. Hayatın ne zaman ne sunacağı belli olmaz. Güzel şeyler sunarsa ben de güzel şeylerle hizmet etmek istiyorum insanlara spor alanında.
Barış Arduç, dizide biraz egoist biraz da soğuk bir tip.
Sporda özellikle ilgilendiğiniz bir alan var mı?
Barış Arduç: Birkaç sene okul takımında futbol oynadım. Amatör ligde futbol, ilkokulda hentbol da oynadım. Aslında tek bir branşa yoğunlaşmak yerine bütün branşları yaptığım için belki pek de profesyonelleşemedim. Algım fazla dağıldı.
Denemediğiniz ama yapmak istediğiniz bir spor dalı var mı?
Barış Arduç: Denemediğim bir şeyler muhtemelen vardır. Tenis oynamayı çok bilmiyorum. Keşke bilseydim çünkü tenis çok güzel bir spor. Tenisle de jimnastikle de ilgilenmek isterdim ama ona erken yaşlarda başlayıp vücudunu alıştırmak gerekiyor. Bir oğlum olursa mutlaka yüzme ve jimnastiğe gönderirim.
2016'ya dair hayalleriniz ya da beklentileriniz neler?
Elçin Sangu: Ben öyle hayattan çok büyük beklentilere sahip olan, şuyum olsun buyum olsun gibi spesifik şeyleri dileyen biri değilim. Genel olarak bir dileğim, isteğim oluyor o da geleceğime yönelik, kariyerime yönelik hayatta herkesin dileyebileceği şeyler. Çok ekstrem bir şeylerim yok. Çok uçuk hayallerim yok yani olabilme ihtimali olan hayallerim var ve olduğunda da mutlu oluyorum o bana yetiyor. Zaten çok küçük şeylerden mutlu olabilen biriyim. O yüzden çok abartı dileklerim yok. Önünü görmeden çok fazla adım atmayan, önce analizini yapan biriyim.
Barış Arduç: Plan yapmıyorum. Ancak hedeflerim yok anlamına gelmiyor bu. Tabii ki de hedeflerim var. 2016 ile alakalı şu anki dizinin temposu nedeniyle başka bir şey ya da sinema filmi çekecek zamanımız olmuyor maalesef. Ama yaz itibariyle olabilecek, görüştüğümüz, okuduğumuz şeyler var. Hepsi birbirinden güzel. Artık onlardan hangisi içimize sinerse, hangisinin daha doğru, daha düzgün, daha altından kalkabileceğimize inanırsak bir sinema filmi olabilir.
İSTANBUL LIFE
Kaynak:Ucankus.com
Başrollerini Elçin Sangu, Barış Arduç, Salih Bademci, Sinem Öztürk, Levent Ülgen ve Nergis Kumbasar’ın paylaştığı “Kiralık Aşk” yeni bölüm için heyecan dorukta. Merakla beklenen Kiralık Aşk 28. yeni bölüm fragmanı izleyiciyle buluştu. İşte Kiralık Aşk 28. bölüm fragmanı ve son bölümünde yaşananlar...
KİRALIK AŞK SON BÖLÜMDE YAŞANANLAR
Aşıklar arasındaki güç savaşı başlıyor!
İki şirket arasında ateşkes imzalamaya karar veren Sinan ve Yasemin, beraber çalışmak için kolları sıvıyor. Sıra, Ömer ve Defne’yi ikna etmekte. Bu o kadar da kolay olmayacak! Beraber çalışma fikri bir aşk ve gurur oyununa dönüşüyor!
Kiralık Aşk 28. bölüm fragmanı
video için tıklayın
Ömer ve Defne, aralarında geçen her şeyin hırsını işte şimdi çıkarıyor. Hem Defne’nin, hem de Ömer’in atacağı goller var. Aşıklar arasındaki güç savaşı başlıyor! Bu savaştan kim galip çıkacak? Yoksa sonuç, yine aşktan yana mı olacak?
Kiralık Aşk 28. bölüm 2. fragmanı
video için tıklayın
BİRİNCİLİK YİNE KİRALIK AŞK’TA
Yayına başladığı ilk günden beri izlenme rekorları kıran ve birinciliği kimselere bırakmayan Kiralık Aşk, geçtiğimiz hafta ilk sırayı Karagül dizisine kaptırmıştı. Bu hafta 26. bölümüyle ekrana gelen Kiralık Aşk yeniden 1. sıraya oturdu. Kiralık Aşk; A/B Sosyo Ekonomik Statü’de de yüzde 8,36 rey ting ve yüzde 21,43 izlenme payı ile bu hafta da Cuma akşamının en çok izlenen dizisi oldu..
Kiralık Aşk yepyeni bölümü ile 8 Ocak Cuma günü saat 20:00’da Star TV Ekranlarında olacak...
Elçin Sangu Kimdir?
11 Temmuz 1988’de İstanbul’da dünyaya gelen genç oyuncu Mersin Üniversitesi’nde Opera eğitimi aldıktan sonra Yeditepe Üniversitesi’nde tiyatro eğitimi almaya başladı. Tiyatro eğitimini yarıda bırak müzikle ilgilenen Elçin Sangu tekrar özel bir tiyatroda eğitim gördü. Bu eğitimden sonra oyunculuk alanında ilerlemeye karar veren Sangu dizilerde rol almaya başladı. Güzel oyuncu ilk olarak Aşk Kaç Beden Giyer dizisinde rol aldı. Daha sonra 2013’de çekilen Bir Aşk Hikayesi dizisinde Eda Çağlar rolü ile dikkatleri üzerine çekti. Geçtiğimiz yıl da Kurt Seyid ve Şura dizisinde Güzide karakterini canlandıran genç oyuncu başarılı performansı ile kendini kanıtlamış oldu. Son olarak ATV’de yayınlanan Sevdam Alabora dizisinde rol aldı. Bakır rengi saçlarıyla ve kahverengi gözleri ile dikkat çeken güzel oyuncunun boyu 1:67’dir.