Şair Emirhan Oğuz’un ilk şiir kitabı “Yaşam Şuncağız Bir Şey İşte” ile açılır.
Vurucudur ilk kıta. Daha da vurur ikincisi: “Bir dostun ölüm haberi gelir. Bir ihzar müzekkeresi. Bir arama emir. Sen bir ilmek daha atarsın acının şiirine. Duyarsın, biri sevdiğini son kez öper ağzından. Sokaklar iz tarlası. Adresin belirsizdir.”
Yunus Emre Şen, şiirin, bu bölümünü alıp Facebook sayfasına koymuştu. Suruç’ta bir iyi niyet bahçesinde patlatılmadan çok önce. O bunu Kobane direnişinde ölen Oğuz Saruhan’ı anmak için yapmıştı ya, şimdi kendisine yakıştı.
Bu memlekette gençlik de yaşam da sahiden ‘şuncağız birşey işte.’
**
31 Mart 1992’de Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Şahmanıs köyünde doğmuştu. İsmi sonradan Topçudeğirmeni olarak değişse de Kürt ananalerini, kültürünü yaşatan, dengbejler yetiştiren bir köydür Yunus Emre’ninki.
Köyün hakim çoğunluğu olan Şen ailesi bu ananeleri devam ettirmek konusunda büyük gayret sarfetmişlerdi.
Hayvancılıkla geçim sağlayan, bazı yıllar kış vakti orta yere çığ düşen bir köydür Yunus Emre’ninki. Ailesinin büyük kısmı gibi okumuştur. O da önce Kazım Karabekir Lisesi’ni, ardından Ankara Üniversitesi DTCF’yi bitirmişti.
O yıllarda Sosyalist Gençlik Derneği’ne (SGD) ve ardından Ezilenlerin Sosyalist Partisi’ne (ESP) üye oldu ve siyasi örgütlü bir genç olarak toplumsal olaylara, hak ihlallerine tepkisini çeşitli zamanlarda gösterdi.
**
Birlikte büyüdüğü arkadaşlarının Keke (Kürtçe’de abi, arkadaş, dost manasına gelen bir hitap) diye çağırdığı Yunus Emre polisin yakından izlediği gençlerdendi. Buna şüphe yok.
Mesela… İç Güvenlik Yasası’nı protesto eden eylemlerin ardından Van’da bir otobüsten indirilerek ve hiç bir gerekçe gösterilmeden gözaltına alınmıştı. Aylardan Mayıs’tı.
SGDF çalışmalarını Adana’da yürütüyordu ve İnsan Hakları Derneği’nde bir basın açıklaması yaptı. Adana Emniyet Müdürlüğü’nün SGD ve ESP’li gençlerin ailelerini arayarak korku ve baskı uyguladığını, ESP’yi kastederek ‘çocuklarınızın nereye gittiklerini biliyoruz’ dediğini anlattı. “Söz, eylem ve örgütlenme hakkımız meşru, sizin yaptıklarınız gayri meşru” diye ekledi. Aylardan Haziran’dı.
**
Polisin böylesine sıkı takibine ve ‘ilgisine’ mazhar bir genç olarak bir ay sonra, şehrin göbeğinde bombalı bir saldırıya kurban gideceğini bilemezdi.
Evet o bilemezdi ama artık biz bilmek istiyoruz.
Arkadaşlarıyla toplanıp ne zaman bir kelam etse karşısında polisi bulan Yunus Emre Şen’in…
Veya onun gibi polisle ‘ağzı yırtılmak suretiyle seviyeli bir ilişki’ içinde olan Cebrail Günebakan gibi gençlerin…
Nasıl bombalı saldırıya uğradığını bilmek istiyoruz.
Arama listesinde olan ve IŞİD’e katıldığı tahmin edilen Adıyamanlı Orhan G.’nin nasıl olup da HDP mitingi gibi teyakkuz icap eden bir ortama bomba koyduğunu bilmek istediğimiz gibi…
**
Polisin yakın ilgisine mazhar bu çocuk, Keke Yunus öldüğüne göre…
Ne anlayacağız biz şimdi?
“Savaşa Dur, Savaşı Durdur/ Gir umudun koluna/ İnanma savaş çığırtkanlarına” şarkıları söyleyen bu gençler daimi olarak bir büyük tehdit muamelesi görüyor ve sonunda, bir araya geldikleri bir anda, bombalı saldırı sonucu ölüyor.
Sadece IŞİD’de, IŞİD’in sekizinci kez Türkiye’yi hedef almasında değil buradaki tek vahamet.
Bu devlet, sadece Suriye politikasında değil, herşeyde yanılıyor. Ve sonuç itibariyle, varoluş sebebini anlamsız kılıyor.
KAYNAK; RADİKAL