Osman Baydemir: Ceylanpınar'ı aydınlatmak darbe mekaniğini aydınlatmaktır‏

HDP Urfa Milletvekili Osman Baydemir, 22 Temmuz 2015'te Ceylanpınar'da 2 polisin evlerinde ölü bulunması olayının araştırılması amacıyla HDP grubu tarafından verilen, ancak AKP ve MHP oylarıyla reddedilen meclis araştırması ile ilgili konuşmasında şunları ifade etti:

Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt sorununun çözümü önünde engel ve provokasyon yaratma girişimlerinin en karanlığı hangisidir diye bana sorarsanız şüphesiz ki bunlardan bir tanesinin de 22 Temmuz 2015'te Ceylanpınar'da uyudukları evde elleri ve ayakları bağlanmak suretiyle katledilen 2 polis memurunun öldürülmesi vakasıdır derim.

Eğer bugün biz bu karanlık olayı aydınlığa çıkarmayı başarırsak, darbe mekaniğinin bütün işleyen aksanlarını ve uzantılarını da açığa çıkarmanın kapısını aralamış oluruz.

Ceylanpınar tutuklularının olayla ilgileri yok

20 Temmuz 2015'te Suruç'ta bir canlı bomba kendisini patlattı, 32 masum sivil genç kardeşimiz hayatını yitirdi. Canlı bomba Abdurrahman Alagöz'ün terör nitelikli aranan şahıs olduğu, otuz beş gün önce yani 16 Haziran günü istihbaratı Suruç Emniyet Müdürlüğüne ulaştırılmıştı. Yine Suruç patlamasından üç gün önce Urfa emniyeti, Suruç emniyetini "canlı bomba saldırısı olabilir" diye yazılı bir şekilde uyarmıştı. Bütün bunlar dosyalarda mevcut. Ancak önlem alınmadı, tedbir alınmadı ya da göz yumuldu ve maalesef katliam gerçekleşti. Aradan kırk sekiz saat geçmeden bu kez, Ceylanpınar'da 21 gününü 22'ye bağlayan gece yarısı bu katliam, bu cinayet gerçekleşti.

22 Temmuz günü cinayet gerçekleştikten sonra Ceylanpınar'da seyir halinde olan bir araç trafik kontrol noktasında durduruluyor ve o araçta bulunan 3 şahıs, aracın ticari alacak verecek meselesinden dolayı hacizli olmasından kaynaklı emniyet avlusuna çekiliyor. Emniyet avlusuna çekildikten gece saat 23.00'e kadar haciz işleminin kaldırılması konusunda çalışmalar yürütülüyor. O esnada aracın içerisinde bulunan şahıslar dışarı gidiyorlar, ekmek alıyorlar, zeytin alıyorlar, bankaya gidiyorlar para yatırıyorlar, getiriyorlar, hiçbir sıkıntı yok.

Bunlar bu olayla ilgili herhangi bir ithama maruz kalmıyorlar. Gece saat 23.30'da bir ihbarcı telefonu geliyor ve bu araçta bulunan 3 kişinin ismini veriyor. Gece saat 24.00 sıralarında bu 3 kişi terörle mücadele şubesine teslim ediliyor. Ağır işkenceler, copla tecavüze varan ağır işkenceler, akla hayale gelmeyen işkencelere maruz kalıyorlar. Şunu çok net belirteyim: Şu anda tutuklu olan hiç kimsenin şu anda bu dosyayla uzaktan yakından bir ilgisi yok.

Evde yaşayan üçüncü polisin ifadesi alınmadı

Şimdi, söz konusu dosya bir bütün olarak incelendiğinde ve bütün veriler alt alta, üst üste kurulduğunda büyük bir kumpasla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.

Aynı gün Urfa Valisi, yapmış olduğu açıklamada "Bugün saat on civarında Ceylanpınar ilçesi Beşevler mevkisinde 2 polis memurumuz ikamet ettikleri evde ölü olarak bulunmuşlardır. Biri Terörle Mücadele Şubesi, diğeri Çevik Kuvvette görevli olan polislerimizin evlerinin kapısında herhangi bir zorlama tespit edilmemiştir. Olayın aydınlatılmasına yönelik savcılık ve güvenlik güçlerimizin incelemeleri devam etmektedir. Kamuoyuna ilerleyen saatlerde yeni bilgiler verilecektir" diyor.

Aynı evde ikamet eden üçüncü polisin halen ifadesine başvurulmamıştır. Aynı evde ikamet eden polisin, o gün gece saat 23.30'a kadar onlarla birlikte olmasına rağmen, dosyaya ifadesi dahil edilmemiştir. Dolayısıyla, en büyük karanlık perdelerden bir tanesini bu oluşturmaktadır.

Yine, söz konusu polis memurlarının cenaze töreninde konuşan il emniyet müdürü aynen şunu ifade etmektedir: "Devletin tüm kurumlarına ve teşkilatlarımızın tüm hücrelerine giren örgütle de adeta kol kola girerek ihanet sarmalını derinleştirmişler…"

Davayla ilgili herkeste şüphe bulutları var

Bu dosyada iki temel dayanak var; bunlardan bir tanesi ihbarcı. İhbarcının kendisi şu anda kayıp, ifadesine başvurulmamış. İhbarcının abisi darbe girişiminden tutuklandı. İhbarcının bir diğer abisi cemaatin Urfa koordinatörü olduğu gerekçesiyle şu anda aranıyor. Bir diğer husus, bu dosyayı yürüten hakim şu anda darbeden tutuklu.

Bir diğer husus: "Dosyaya esas delil oluşturan telefon yani HTS kayıtları Analiz Büro Amirliği görevlileri olarak soruşturma kapsamında değerlendirilmek üzere tanzim edilen ilişki ve irtibat raporu sonrasında HTS verileriyle yapılan çalışmalara ait verilerin tamamı şube müdürlüğümüz uhdesinde kopyası kalmayacak şekilde silinerek imha edildiğine dair bir imza tutanağı tarafımızdan tanzim edilmiştir."

Yani bütün deliller bir şekliyle delili oluşturanlar tarafından karartılıyor, ortadan kaldırılıyor. Bu olay, bir sayfanın kapanması, savaş sayfasının açılmasının bardağı taşıran son damlası olarak nitelendirilmişti. Dönemin Başbakanı tarafından aynen şu açıklama yapılmıştı: "Ama bardağı taşıran son damla bir gün sonra 22 Temmuzda bir sabah erken bir vakitte İçişleri Bakanımızın aramasıyla geldi. 2 polisimiz Ceylanpınar'da gece uyurken ensesinden vurularak şehit edildiler. Dün hâlâ barıştan söz eden HDP sözcüleri var ya, bunun hesabını versinler. Verecekler, verecekler… 'Çatışmasızlık.' diyorlar ya, polisimiz çatışma fırsatı bulmadan şehit edildiler."

Araştırma önergesine hayır diyenler katledilenlerin vebalini taşır

Sayın Başbakana çağrıda bulunuyorum: Gelin, el ele verelim ve bunların birlikte hesabını soralım. Eğer gerçekle yüzleşmeye hazırsanız, gerçekle yüzleşmeye hazırsak bu vakayı aydınlatmak, darbe mekaniğini aydınlatmaktır. Bu vakayı aydınlatmak, kirliliğe, bir nevi kumpasa, bir nevi darbe mekaniğine aynı zamanda birlikte irade ortaya koymaktır.

Hepimizin ahlaki, vicdani, insani ve ama aynı zamanda siyasi sorumlulukları var. Eğer bu sorumluluklarımızın bilincindeysek bu vakanın araştırılmasına hepimizin "evet" reyi vermesi gerekiyor. Eğer, gerçekten, kirlilikler kime uzanırsa uzansın hesabı sorulsun istiyorsak, o zaman bunun yeri ve mercisi bu Parlamentodur. Eğer gerçekten çatışma ve çatışmadan kaynaklı ölümlerin, gerçeklerin üzeri örtülsün istemiyorsak, çatışmayı başlatan kıvılcım olan, fitili ateşleyen bu vakayı aydınlatmak durumundayız.

Bu önergeye hayır diyenler hem o iki mazlumun vebalini hem de Suruç'tan bugüne değin öldürülen, çatışmalarda ölen bütün insanların vebalini sırtlarında taşırlar. Gelin, birlikte bu vebali taşımayalım. Gelin, birlikte bu karanlığın üzerine gidelim. Biz bu karanlığı aydınlatırsak başka karanlıkların bu ülkeyi, bu coğrafyayı sarmasına da engel olmuş oluruz.

Gündem Haberleri