Kadınlar sizin tarlanızdır

Psikiyatr Mehmet Tüzün, Zafer Dergisi'nde ''Kadınlar sizin tarlanızdır'' ayetini ''Nasıl anlamalıyız?'' başlıklı yazı altında kaleme aldı. İşte o yazı...

Bakara suresi 223. ayetinde geçen "Kadınlar sizin tarlanızdır." mealindeki ifadenin tefsirlerine baktığımızda, genelde şu yorumu görüyoruz: 'Kadınlar çocuk doğurma sebebiyle sizin tarlanız hükmündedirler.'

Güzel de, bu zaten bilinen açık bir gerçek değil mi? Yani Kuran bu şekilde tarif etmese idi, çocukların başka yerde 'yetiştiğini' mi düşünecektik? Tabii ki hayır. O zaman neden özellikle 'tarla' ifadesi kullanılmış? Bunun üzerinde düşünmek lazım.

Nedir tarlanın özelliği? Pasiftir, alıcıdır ve işlenmesi gerekir. Kendi haline bırakırsanız, yaban otu biter sadece. Ama onu işler ve ekerseniz, ektiğiniz ürünü bire yüz bereketle size iade eder. Ve bir tarlaya buğday ekip de arpa biçmezsiniz. 'Ne ekerseniz onu biçersiniz' tabii ki. İşte bu işaretlerden, kadın psikolojisine yönelik önemli ipuçları bulabiliyoruz.

Burada, rahmetli Cemil Meriç'in meşhur sözünü hatırlamak lazım: "Kadın, merkezi kendi dışında olan bir dünyadır." Yani kadın kendisi için yaşamaz. Başkaları için yaşar. O yüzden sürekli olarak (özellikle kocasının) kendisinden ne beklediğini anlamaya çalışır. Eğer erkek sağlam bir çizgiye sahipse, karısından ne istediğini açıkça ifade ediyorsa, bir de bu doğrultuda eşini 'besliyorsa', kadının verimi artar. Fedakarlık, anlayış, kabullenicilik, uyum sağlama gibi yetenekleri sayesinde de, 'ona ekilen'i kat kat arttıran verimli bir tarla hükmüne geçer.

Burada sadece çocuk doğurmaktan bahsetmiyoruz tabii ki. Erkeğin ideallerini hayata geçirmek, çocukları o doğrultuda yetiştirmek, hatta o idealleri çevrede yaymak gibi çok önemli konularda da muazzam bir bereket kaynağıdır kadın.

Ancak burada esas rol erkeğe düşer. Bir çiftçi nasıl ki tarlasında sürekli çalışır, onu sürer, eker, sular ise, erkeğin de eşini devamlı 'işlemesi' gerekir. Sadece beklentilerini söyleyerek de değil, bizzat emek harcayarak, anlatarak, birlikte uygulayarak ve hakeza. Yoksa bazılarının yaptığı gibi "Karıcığım, senden bir şey istemiyorum. Sen mutlu ol yeter." demek, kolaycılıktır, sorumluluktan kaçmaktır, kadını da boşluğa ve anlamsız bir kaosa mahkum etmektir.

Burada başka bir ayetin ince işaretini anmak isterim. İlk anda peygamber eşlerine, dolayısıyla da tüm kadınlara hitap eden Ahzab suresi 34. ayeti mealen şöyle: "(Ey peygamber eşleri), evlerinizde Allah’ın ayetlerinden ve hikmetten (size) okunanları düşünün." Dikkat edin, burada, "Evlerinizde Allah'ın ayetlerini okuyup düşünün." denmemiş. "Evlerinizde okunanları düşünün." denmiş. Yani beklenen, onların okunması değil, onlara okunması. Peki kim okuyacak? Tabii ki koca. Zaten bayanlar birlikte iş yapmayı, tek başına çalışmaktan çok daha fazla severler.

Yani neymiş? Koca, "Karıcığım, şu kitaplar çok kıymetli. Hadi onları oku." demeyecek. Bizzat kendisi okuyacak. Tarlayı ekecek yani.
Tarla örneğini biraz daha düşünün derim.

KAYNAK;
YENİAKİT.COM.TR

Gündem Haberleri